Yaşam ve Ölüm.
Amelie filmini izlediyseniz,Amelie'nin annesinin öldüğü sahne ölüm nedeni dolayısıyla sizi güldürmüş olabilir.Gerçekten de altında durduğunuz apartmanın tepesinden atlayarak intahar eden biri üstünüze düşebilir ve oracıkta ölebilirsiniz ,kendinizi bir gerçeklik payı olduğuna inandırın.
Belki de bir adım daha atmış olsaydınız,intahar eden kadının etrafına toplanan meraklı bir insan rolünde olacaktınız.Oysa şuan ''altta kalanın canı çıksın'' oyununun biraz abartılmış versiyonunda,en altta gerçek anlamda canı çıkan kişisiniz.
Küçükken ağaçlı bir yoldaysam hızlı yürümem gerektiğini çünkü dallardan birinin her an kırılıp kafama düşebileceğini düşünürdüm.Ölümün çok kolay olduğunu ve cisim sayısı arttıkça yaşamanın zorlaştığını düşünürdüm.
Deprem Dede ile tanıştığımda 8 yaşımdaydım ama 5 yaşımdan beri deprem anında ne yapmam gerektiğini ve ev eşyalarının duvara monte edilmesi gerektiğini öğreten videolar izliyor,kitaplar okuyordum.İnanır mısınız bilmiyorum ama uyumadan önce bir gün kendi evim olunca içini çok doldurmamam gerektiğini düşünüp eve neler koyacağımı kafamda listelediğim günleri oldukça net hatırlıyorum.
2.sınıftayken bir arkadaşım ölümden korkmanın günah olduğunu söylemişti.Başta cehenneme gideceğimi ima ettiğini düşünmüştüm.Ama ben ölümden korkmuyordum ,bu kadar basit bir nedenden ölmeye korkuyordum.Çünkü yaşam ve ölüm arasında gerçekten de ince bir çizgi vardı.
Benim hayalimde askeriyede okuyup,savaş pilotu olup bir F16 ya da F4 içinde ölmekti.Bir amaç uğruna ölmek istiyordum,hayran hayran bulutları izliyor ,onlara ulaşacağım günü hayal ediyordum.Mavi ve beyaz sıvı sabunu biraz suyla bir kavanozda çalkalayıp kendi mavili beyazlı gökyüzümü izlerdim,elbette bunların hepsi gözlerimin bozuk olduğunu öğrenene kadardı...
İki dudak arasından çıkabilecek en güzel söz de en kötü söz de 1'er kelimeden oluşur.
Yaşam ve Ölüm.
Ebrar'ın dudaklarından çıkabilecek mucizevi sözcüklere ihtiyacım vardı.
İç sesim yalvarıyordu "Hadi Ebrar! lütfen kanser hücrelerini attı de lütfen, lütfen,lütfen söyle!" Daha ne kadar beklemem gerekiyordu bilmiyorum ama henüz telefonundan kafasını kaldırmamıştı.
-Ebrar? Hala bekliyorum.
+Haa tamam,şey ya KANSER HÜCRELERİNİ ATMIŞ VÜCUDUNDAN ,kardeşinin biraz daha büyümesini bekliyorlar,ilik nakli yapıp tamamen temizleyecek,riski ortadan kaldıracaklar.
Ne yani gözlerimden ne söylemesini istediğimi mi okumuştu? Hayır bunlar gerçeklerdi,bu Dilara iyileşti demekti.Sanırım biraz daha filmlerdeki gibi bir son bekliyordum böyle Dilara beni arayabilirdi ya da birden kapıyı çalabilir ve sürpriz yapabilirdi,hiç olmadı kargoyla maskesini gönderebilirdi.Ama bu sözcükleri o kadar yıldır umutla bekliyordum ki finalin görsel hataları beni hayal kırıklığına uğratamazdı.
Tanrım olmuştu işte artık Dilara ile oyunlar oynayabilirdik,saçlarımızı birbirine örebilirdik,yine ben hastayken beni serumun bir kelebek olduğuna inandırmasına,ikna etmesine izin verebilirdim,gülerek mutlu olunabileceğini, Victor Hugo'nun "Gülmek için mutlu olmayı beklemeyin,belki de gülmeden ölürsünüz" sözlerini onaylatabilirdik.
En önemlisi onu tanıyamadığım için demet demet özür diler,kendimi affettirebilirdim.O benim en iyi arkadaşımdı.O bir melekti.