BÖLÜM 6: ASLI

1.1K 63 2
                                    

   Uçağa binebilmek için metal eşyalarımızı bir kutuya koyar koymaz x-ray cihazından geçtik. Ardından bir görevli biletlerimizi kontrol etti ve eşyalarımızı bize geri verdi. Artık uçakla bizim aramızda sadece bir köprü vardı. Herkes uçağa doğru hareket etmeye başlamıştı. Tabi bizde. Her adımımızda heyecanımız giderek artıyordu. Uçağın kapısına geldiğimizde tekrar bir bilet kontrolünün ardından, hosteslere gülümseyip içeri daldık.

   Ayırttığımız koltuklar, uçağın orta taraflarında ve pencere kenarındaydı. Sonuç olarak yol boyunca harika bir manzara izleyecektik. Hemen yerlerimizi aldık ve ortamın keyfini çıkarmaya başladık. Tam gözümü kapatmış anın tadına varırken, birden koltuk önlerindeki ekranlar açıldı ve ardı ardına uyarılar yağmaya başladı. Ekrandan gelen hostes uyarılarından ve teknik kontrollerden sonra beklenen kaptan anonsu da geldi ve uçak hareket etmeye başladı.

   Önce yavaşça ilerleyen uçak, gittikçe hızlandı ve bir anda havalandı. O anda içimizden bir parça kopup havaya dağılmıştı sanki. Tabi sonradan bu his yerini rahatlamaya ve mutluluğa bırakmıştı. Aslında uçakta olduğumuz için biraz gergindik. Daha doğrusu Meltem gergindi. Ona nasıl olduğunu sordum. Bana;

   " Keşke trenle gidebilseydik. " dedi ve güldü. Bende;

   " Yaa ne demezsin. Sonra yolculuk dört-beş gün sürsün değil mi ? Hayır hayır hayır iyi ki tren yok. Yoksa kafayı yerdim. Ne güzel hızlıca hayaller ülkesine ulaşacağız işte Meltemcim. " dedim gülerek. O da bana;

   " Haklısın canım. Sadece gerginliğimi üzerimden atmaya çalışıyorum. " dedi. Anlaşılan iyi sayılırdı.

   Yolculuk altı saatti ve bizim için oldukça fazla bir süreydi. Gittikçe artan heyecanımız ile yolculuk daha da çekilmez bir hale geldi. Sonuçta biz oraya bir hayal ve hedef üzerine gidiyorduk. O nedenle bir an önce varmak istiyorduk.

   Bir süre sonra manzaranın da keyif vermediğini fark edince, muhabbet etmeye başladık. Meltem, uçaktan indiğimizde onları bulmanın kolay olmayacağını, bulsak bile kitabı okutmanın çok zor olacağını söylüyordu. Aslında haklıydı ama onu endişelendirmemek için, bizi kırmayacaklarını söyledim. Sonrasında koca bir sessizlik oluştu.

   İkimiz de fazlasıyla uykusuzduk. Uyumayı denedik fakat gözümüze uyku girmesi mümkün değildi. Madem uyuyamıyoruz, film izleyelim dedik. Üç saatlik filmin ardından yolculuğun yarısını tamamlamıştık. Bu demek oluyordu ki, hayatın amacını mutlu olduğumuz yerde aramak için sadece üç saat kalmıştı.

.TELEFON UCUNDAKİ HAYALLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin