BÖLÜM 25: MELTEM

455 28 5
                                    

   Aslıya dileğimin dünya barışı olduğunu söylemiştim ama aslında Oliver'ın benden sonra boşluğa düşmemesini ve mutlu bir hayat sürmesini dilemiştim. Sonuç olarak her ikimizinde parası geriye dönmüştü ve söylenenlere göre dileklerimiz gerçekleşecekti. Bu bizim için çifte haz gibi bir şeydi. Çünkü hem bu ufacık dilek ile bir umuda tutunmuştuk hem de göl sayesinde biraz olsun rahatlamış ve kendimize gelmiştik. Şimdi yolculuğun geri kalanını biraz olsun güzel geçirebilirdik sanırım.

   Saatlerimize baktığımızda, uçağın kalkmasına çok az bir zaman kaldığını fark ettik. Gölde o kadar hoş zamanlar geçirmiştik ki zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. Artık dönme vakti gelmişti. Dileklerimizi ve gölü ardımızda bırakıp havaalanına doğru yürümeye başladık. Çok geçmeden havaalanının kapısına varmıştık. Uçağı kaçırmamak için, hiç vakit kaybetmeden içeri girip uçağın beklediği kısma doğru ilerledik. 

   Uçak ile bizim aramızdaki köprüden adım adım ilerleyip tekrar pasaport kontrolünden geçtikten sonra, yine uçaktaydık. Yerlerimizi alıp uçağın kalkmasını beklemeye koyulduk. Hostesler kalkış için etrafımızda dört dönüyor, son kontrolleri yapıyorlardı. Kontoller sonucunda bir sorun ortaya çıkmayınca, anonsların ardından ufak bir sarsıntı ile başladığımız yolculuğa devam ediyorduk. Uçağın hızı sabitlenince, içimdeki sıkıntının biraz olsun dindiğini fark ettim. Bu benim için iyi bir şeydi çünkü uzun zamandır Oliver'ı düşünüyor ve strese giriyordum. Şimdi biraz olsun rahat ve huzurluydum. Sanırım ondan uzaklaşmış olmamdan kaynaklanıyordu bu rahatlığım. Türkiye'ye vardığımızda onu tamamen unutur ve eski hayatıma geri dönebilirdim artık. O da beni unutur ve mutlu bir hayat sürerdi. Yani bunu ümit ediyordum.

   Uçağa tekrar bineli bir buçuk saat oluyordu ve İstanbul'a varmamıza üç saat kalmıştı. Bu bir buçuk saatte yemek yemiş, sohbet etmiş, etrafı izleyip Hindistan anılarımızı tazelemiştik. Şimdi ise gidiş yolu gibi, dönüş yolunda da yapacak bir şey kalmamıştı. Film izlemek istemiyorduk çünkü zaten listedeki çoğu filmi izlemiş bulunuyorduk. Müzik dinlemeye kalktığımızda ise kulaklıkların bozuk olması sebebi ile bebek sesi desibellerini maalesef geçememiş ve bu zevkimizden de mahrum kalmıştık. Telefonlarımız uçak modundaydı ve hiç bir türlü mesaj alamıyor, doğru düzgün internette dahi takılamıyorduk. Kendi şahsım olarak tek çare uykuya sığınmaya karar verdim. Aslım ise uyumak istemediğini, yalnızca gözlerini kapatıp iç derinliklerine dalmak istediğini söyledi. Karar kendi kararıydı karışamazdım elbet. Böylelikle kulak tıkaçlarımı takıp kendimi uykunun rahatlatıcı kollarına bıraktım.

   Uyandığımda yolculuğun bitmesine yarım saat kalmıştı. Artık tek yapabileceğimiz şey yolculuğun bitmesini beklemekti. Durum böyle olunca, bu yarım saatlik bekleme süresini kitap okuyarak değerlendirmeye karar verdik. Bir kaç sayfa sonunda, sıkıldığımızı hissedince onu da bıraktık. Yanımızda Hindistan'da çekildiğimiz fotoğraflar vardı. Bu sefer de onlara bakmaya karar verdik. Her fotoğrafta, o ana dalıp gidiyorduk. Bir kaç fotoğrafın ardından sıra, galaya giderken çekildiğimiz bir fotoğraftaydı. Bu fotoğrafta Sam, Aslı, Oliver ve ben vardım. O günü hatırlıyorum da ne heyecanlı bir gündü. Aamir Khan ve Shahrukh Khan'la konuşabilecek miyiz diye sürekli düşünüp durmuştuk. Konuşunca da bir o kadar rahatlamıştık. Ne harika bir gündü.

   Her fotoğraf geçişinde, fotoğraflar kadar anılar da gözümüzün önünden kayıp geçiyordu. Hindistan'da hayatımızın en güzel dakikalarını, saatlerini ve günlerini yaşamaştık. Fotoğraflar bunun kesin kanıtıydı. Yaptığımız hiç bir şeyden pişman değildik ve en kısa zamanda tekrar yaşamak istiyorduk. Yani en azından ben öyle istiyordum fakat eminim ki Aslı da bunu istiyordu. Sonuçta gerçek aşkını sonsuza dek terk edemezdi. Ben de hayallerimin ülkesini.

   Bu güzel anılarda kaybolduğumuz bir anda, kaptanımızdan anonslar yağmaya başladı. Yaklaşık on beş dakika sonra uçağın kesin iniş yapacağını söylüyordu. Bu anonsu alır almaz direktman kemerlerimizi bağlayıp inişi beklemeye başladık. Açıkçası azda olsa heyecanlanmıştım. Çünkü kısa süreliğine de olsa ülkemden, evimden, ailemden ayrı kalmış, onları çok özlemiştim. Bu etmenler burnumda iyice tütmeye devam ederken, uçak sonunda inişe geçmişti. Çok geçmeden kaptanımızın emin elleri sayesinde Atatürk Havalimanına yumuşak bir iniş yapmıştık. Uçağın kesin olarak iniş yaptığından emin olduktan hemen sonra kemerlerimizi açtık ve uçağı terk etmek için ana kapıya yöneldik.

   Uçaktan indiğimiz gibi bavullarımızı almak için banda yöneldik. Banda vardığımızda çok beklememize gerek kalmadan bavullarımız çoktan yola çıkmış bize doğru geliyorlardı bile. Hemen onları kaptığımız gibi havaalanını terk ettik ve arabamı park ettiğim alana doğru yürümeye başladık. Arabaya zar zor vardığımızda, bavulları bagaja atıp ön koltuklara yerleştik ve evlerimize doğru yola koyulduk.

Aslı ve ben içimiz burukta olsa mutluyduk. Sonuçta hayallerimizi gerçekleştirmiştik bundan daha güzel ne olabilirdi ki. Tabi bunun yanı sıra oldukça kederliydikte. Sevdiğimiz arkadaşlarımızı arkamızda bırakmıştık. Aslı ise gerçek aşkını. Fakat keyiflenmemize yardımca olan bir de göl maceramız vardı. Belki de dileklerimiz gerçekleşecekti.

Aslı'nın evine çok geçmeden varmıştık. Bana gelmesi için ısrar etmiştim fakat duş alıp biraz dinlenmek istediğini söylemişti. Bende daha fazla ısrar etmedim çünkü yol yorgunuyduk ve onu çok iyi anlıyordum. Böylelikle vedalaştıktan sonra arabadan indi, bavullarını aldı ve evinin yolunu tuttu. O içeri girene kadar onu bekledim. İçimden bir ses kısa zaman sonra yeniden buluşucağımızı söylüyordu o yüzden içim rahattı ve gülümsüyordum. Bunları düşünürken birden aklıma evim geldi. Acaba ne haldeydi? Peki ya Linda'yı emanet ettiğim komşum ona iyi bakabilmiş miydi? Gerçi Linda'yı seven biriydi o yönden bir korkum yoktu fakat evimin temizliği konusunda tereddütlerim vardı. Sonunda bu düşüncelerden kurtulup, daha fazla oyalanmamın hata olacağını düşünerek arabayı çalıştırdım ve evimin yolunu tuttum.

Aslı ile benim evim arasında 20 dakikalık bir mesafe vardı ve trafikte müsait olunca, bir an önce varmak için ister istemez iyice hız yaptım. Böylelikle bu yirmi dakika on dakikaya inmiş, ve sonunda evime varabilmiştim.

Otoparka giriş yaptığım gibi arabayı park edip hızlıca indikten sonra bavullarımı bagajdan kapıp arabayı kilitledim. Emin adımlarla evimin bulunduğu apartmana giriş yaptım ve asansör ile dairemin bulunduğu kata çıktım. Karşı komşum Hafize teyzeden sevgili köpeğim Linda'yı aldım ve karşılığında teşekkür edip kendi daireme yöneldim. Kapıyı açtım ve içeri girdim. Karşımda iğrenç bir manzara vardı. Dairemin her metrekaresi toz içindeydi. Anlaşılan bu evi temizlemek kolay olmayacaktı.

   

   

.TELEFON UCUNDAKİ HAYALLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin