Baktım. Ekrana bakabildiğim kadar uzun süre baktım. Gözlerimden süzülen yaşları hissedemeyecek hale gelene kadar baktım. Daha sonra sessizce ayağa kalktım. Önce sendeledim. Sonra üzerimi değişmeye dahi zahmet etmeden dış kapıyı açtım.
Ayağımda terliklerle asansöre bindim. Gözlerimden hala yaşlar akıyordu ve bilinçli değildim. Asansör durduğunda yavaş adımlarla dışarıya ilerledim. Otomatik kapı açılırken yüzüme vuran rüzgar hafifçe titrememi sağladı.
“Özür dilerim.” diye mırıldandım. Ana yola çıkan çıkışa doğru adımlarımı hızlandırırken. “Özür dilerim Saeyoung.” ellerim soğuktu. Çok ama çok soğuktu. Ama ben soğuğu hissettiğimi bile fark edememiştim.
“Yanına geleceğim.” tebessüm ettim. Ana yolun karşısındaydım. Vızır vızır geçen arabalara bir süre baktım. “Uzaya çıkmak ne kadar zaman alıyordur Saeyoung? Ne kadar zamanda çıktın?”
Gökyüzüne baktım. Kitaplarını toplamasına yardım ettiğim günü hayal meyal hatırlıyordum. Yüzü bile net değildi. Kırmızı saçlarını hatırlıyordum sadece.
Gökyüzüne bir kere daha baktım. “Yalnız olmayacaksın. Söz veriyorum.”
Ve yola adım attım. Sol tarafımda bir el hissettiğimde çoktan gözlerim kapanmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOLOL: It's Okay [texting]
Short Story707: Uzay istasyonunda evlenelim. ' 16.06.18 20.24