2.2

236 41 23
                                        

Odamdan sessizce çıkıp Saeyoung'a görünmeden mutfağa ulaşma yolunda başarıyla ilerliyordum ki mutfağın ışıklarını açar açmaz güneş gözlükleri ile bana bakan ve sırıtan birisini gördüm. Dingdingding! Doğru yanıt. Saeyoung İki Gram Beynim Yok Choi.

Parmaklarını şıklattı ve işaret parmaklarıyla beni işaret etti. "Sizi buraya getiren nedir, aç mısınız? Yoksa beni görmeye mi geldiniz?" Omzumu silkerek o orada değilmiş gibi davranıp yanından geçip gittim. Buzdolabını açarak kendime bir dondurma aldım. Arkamda ağzı açık bir şekilde bana bakan süper zekayı görünce derin bir iç çektim ve dolaba tekrar dönüp bir dondurma daha aldım.

"Al," dondurmalardan birini ona uzatıp salladım. "Ne bakıyorsun, alsana." Gözleri ışıl ışıl oldu ve kahkaha atarak bir anda bana sarıldı. "Beni mi düşünüyorsun? Çok düşüncelisin." Omzumu patpatladı. Geri çekilerek beni kollarımdan tuttu ve gözlerime baktı. Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken içeriye Zen daldı.

"Haydi oradan, sizin burada işiniz ne?" Ben gözlerimi kırpıştırarak Saeyoung'u ittim. Dondurmasını tezgaha bıraktım. O sırada Saeyoung, Zen'e "Asıl senin burada işin ne, hani diyetteydin?" diyerek konuyu dağıttı. "Ben, yani zaten diyetteyim. Mutfağa giremiyor muymuş diyetteki insanlar?" Zen suçlanmış şekilde gözlerini kaçırdı. Bana doğru dönüp "Saeyoung seni zorla mı burada tutuyor? Ben karate çalışıyorum, eğer istersen onu hemen şimd-" Zen cümlesini tamamlayamadan içeriye Elizabeth daldı. Peşinden koşan Jaehee sendeleyerek yere düşer gibi oldu ancak toparladı.

Zen çığlık ata ata mutfakta koşuştururken Jaehee de Zen'i bilinçli gibi kovalayan kediyi yakalamak için çabalıyordu. O sırada Saeyoung dondurmasını aldı ve elimi tutarak beni mutfaktan çıkardı. İçeriden hala çığlıklar ve 'lütfen sakin ol' sesleri geliyordu.

"İçerisi çılgın, değil mi?" sırıtarak bana eğildi. Heyecanlı görünüyordu. İşaret parmağımı alnına koyup itekledim. "Senin kadar değil, über beyin. Senin kadar değil." Arkamı döndüm ve bana ayrılan odaya gitmek için yürümeye başladım. Saeyoung ise arkamdan, bu saatte uyuyan Jumin ve Yoosung'ı hiçe sayarak bağırdı. Sanki kendisini duymuyormuşum gibi. "Ben de seni seviyorum!"

Arkam dönükken gözlerimi devirdim. Sonra odalardan birisinin kapısı açıldı ve elit bir gecelik içinde Jumin çıktı. "Merhaba, Universe." dedi ve beni uykulu gözlerle selamladı. "Saeyoung az önce ölüm fermanını imzaladı." Sakince Saeyoung'a doğru ilerledi ancak diğer kapının açılmasıyla çıkan ve bağırarak koşan Yoosung onun kadar sakin değildi.

"BAĞIRDIĞIN İÇİN SIÇRADIM VE RÜYAM MAHVOLDU, SENİ YOK EDECEĞİM." Üzerine gelen insanlar yüzünden Saeyoung mutfağa daldı ve Elizabeth'i kaptığı gibi üst kata çıktı. Bunların hepsini yüzümde bir gülümsemeyle izlemekten fazlasını yapamadım. Sonra da telefonuma bir mesaj geldi.

Unknown: Hazır mısın? Zaman yaklaşıyor.

LOLOL: It's Okay [texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin