Saeran, özel kıyafetinin içinde, ameliyathanede bulunan bir odaya girdi. Yatakta, birkaç saat önce elindeki silahtan çıkan kurşuna bir süre ev sahipliği yapmış olan kız yatıyordu. Kolundaki iki serumu, burnuna minik tüplerle bağlanmış oksijen makinesini ve parmağının ucundaki nabız ölçeri görünce yutkundu.
Çok fazla iş yapmıştı ve çoğu da insanların hayatını mahvetmekle ilgiliydi ancak hiçbirinde elleri titrememişti. Hiçbirinde nefesi kesilmemiş, gözleri büyümemişti. Ancak bu sefer durum böyle değildi. "Saeran?" Kız başını kaldırmaya çalışınca Saeran ile birlikte gelmiş olan hemşire hızla yanına koşturdu.
"Saeran burada, Saeran burada. Başını kaldırma tatlım." Saeran kafasının içindeki onlarca sesi kısa bir süreliğine rafa kaldırıp yatağın yanına doğru ilerledi. Hemşireye dönüp izin ister gibi baktı. Hemşire, Saeran'ın Universe'ü vurduğuna dair bir dedikodu duymuştu ve onu Universe ile yalnız bırakmayı pek de istemiyordu ancak doktor bunu yapmasını istemişti. Bu yüzden odadan çıkıp kapıyı kapattı.
Saeran, Universe'ün yatağının kenarına oturdu ve kalbi çarparak onun elini, kendi elleri arasına aldı. "Saeran." Saeran'ın elini güçsüzce sıkarak zorla gülümsedi. "Söyle, Universe." Eğildi ve bir elini kızın elinden çekerek, onun yüzüne koydu. Tıpkı onu vurmadan birkaç dakika önce yaptığı gibi.
"Ne kadardır yoktum?" Burnundaki cihazdan rahatsız gibi gözlerini kıstı ve Saeran'ın kendi yanaklarını okşamasıyla yeniden gülümsedi. Beyaz saçlarına odadaki havalandırmadan gelen küçük esintiler, onu her zamankinden daha hoş gösteriyordu. "Birkaç saattir yoktun." dedi.
Universe onu ne olarak hatırlıyordu ve ona kızgın mıydı bilmiyordu. "Karnım acıyor." Hala narkozun etkisindeymiş gibiydi ve nadiren de olsa gözleri kayıyordu. Sağ elini, yani Saeran'ın tutmadığı elini kaldırıp, kendi yüzündeki eli karnına koydu. Çarşafın, artık tam yarasının olduğu yerin üzerindeydi Saeran'ın eli.
Saeran buz kesmişti. Onu vurmayı bırakın, asla zarar vermek istememişti. Şimdi kendi açtığı yarayı yine kendisi tamir edecek gibi hissetmişti. "Seni bir daha göremeyeceğim sandım, Saeran." Yorgundu. Gözlerini kapadı. Kalp atışı hızlanmıştı çünkü Saeran yanındaydı. Eldivenli eli hala sıkı sıkı onun elini tutuyordu.
"Seni çok seviyorum." Narkozun ve ağrı kesicinin etkisi sahiden halen gözle görülür düzeydeydi. Son cümleyi duymasıyla beraber Saeran'ın gözleri buğulandı. Universe'ün hafızasının karmakarışık olduğunu anlamıştı.
Tüm hayatı boyunca çok şey kaybetmişti, çok şey kaybettirmişti ancak hiçbirine geri dönüp bakmamıştı. Burada, Universe'ün canı yanarken kendisi bu kadar rahat oturabildiği için kendinden nefret ediyordu.
Kimseyi umursamayan, hayatları hiçe sayan ve kendi hayatını bir intikam üzerine kuran insanın burada bu kadar güçsüz düşmesi çok korkunçtu. "Ben de." diye mırıldandı. Gözünden belki de birkaç yıl sonra ilk defa bir damla yaş damladı.
"Ben de seni seviyorum."
___
Neden kendim bir şey yazdığımda okurken bu kadar sinirlenip boğuluyorum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOLOL: It's Okay [texting]
Cerita Pendek707: Uzay istasyonunda evlenelim. ' 16.06.18 20.24