“Evet.” Saeyoung elindeki çatalı bırakırken Universe'ün gözlerine baktı. “Anlatma zamanımız geldi mi çocuklar?” Jumin ağzındaki lokmayı yuttu ve Saeyoung'ı yanıtladı. “Tam sırası.”
“Pekala, Universe. Benim bir...” durakladı ve derin bir nefes aldı. “İkizim var. İzini sürüyor.” gülümseyişi yok olmuştu. Masada kırılamaz bir sessizlik hüküm sürüyordu. “Seni kaçırmak istiyor.” ellerinin titrediği barizdi. Universe sessizce uzanıp elini tuttu. “Sorun yok... Devam et.” Yoosung huzursuzlukla gözlerini kırpıştırdı. “Ölmüş olduğumu düşünmesi gerekiyordu. Mesajlarımızı okuyordu.” Nefesini tuttu. “Senin zayıflığım olduğunu biliyordu...”
Yoosung gergin biçimde başını öne eğdi. “O öptüğün çocuk da bendim. Saçlarımı boyayıp gözlerime lens takmıştım.” Saeyoung hafifçe Universe yaklaştı. Korumak ister gibiydi, ellerini omzuna koydu. “Bunları sana yaşattığım için özür dilerim.”
Universe, Saeyoung'ın ellerini nazikçe omzundan ittirdi. Masadakilere korkak gözlerle baktı. “İzninizle...” sandalyesini ittirip kalktı ve bileklerindeki morluklarla alelacele birkaç saat önce uğradığı lavaboya yürüdü. Saeyoung arkasındaydı ve endişeli görünüyordu ama Jaehee'nin sesi onu durdurdu. “Seven, içinde ne yaşadığını bilmiyoruz. Biraz zaman ver.”
Saeyoung omuzlarındaki ağırlıkla sandalyesine çöktü. Omzunda Zen'in elini, yüzünde ise Jumin'in ‘üzülme’ bakışlarını hissetti.
“Ben bir aptalım. Koca bir aptalım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOLOL: It's Okay [texting]
Cerita Pendek707: Uzay istasyonunda evlenelim. ' 16.06.18 20.24