Steve, hiçbir zaman o uçağa binmedi ve hiçbir zaman o buza çakılmadı. Önünde Peggy ile yaşayabileceği güzel bir hayat ve bütün kötülüklerden koruyacağı manevi bir oğlu vardı.
Steve bir askerdi. Ona neler uğruna savaşabileceği sorulduğunda, verebileceği bir çok cevabı vardı. Ülkesi için savaşırdı. Adalet için savaşırdı. Savaşamayacak durumda olanlar adına savaşırdı. Peggy için, dostları için ve bütün sevdikleri için savaşırdı.
Bunlar tek başına geceleri uykusunu kaçırmaya yetiyordu. Eğer durdurulmasaydı, Hydra'nın yapabilecekleri Steve'in en büyük kabusuydu. Peggy'i kaybedebilirdi. Bucky'i kurtaramayabilirdi. Milyonlarca masum insan ölebilirdi. Sanırım bu, evrenin pek de umurunda değildi. Çünkü Steve, Howard'ın minik bebeğini o enkaza dönmüş arabadan kendi elleri ile çıkardığında, korkunun yeni bir boyutuyla tanışmıştı.
Maria Stark, hastaneden dönerken geçirdikleri kazadan kurtulamamıştı. Kadının kanlar içindeki bedeni, son nefesinde bile olsa annelik içgüdüsü ile bebeğinin üzerine kapanmıştı. Eğer Steve son bir umutla kadını kontrol etmek için eğilmeseydi, belki de kendisine doğru bakan cam gibi gözler ile hiç tanışmayacaktı.
Bu ikisinin ilk tanışmasıydı.
Biraz tereddütle ve içindeki büyük korkuyla bebeği annesinin kolları arasından almış ve yaralanıp yaralanmadığını kontrol etmişti. Minik iyiydi ama bu onun ömrü boyunca bir yanı eksik yaşayacağı gerçeğini değiştirmiyordu. Steve, Maria Stark'ın cesedine tekrar dönüp bakamazken kucağındaki bebekle birlikte askeri araca ilerledi. Bebek sessizdi. Ne olduğunu anlayamadığı içindi sakinliği.
Steve'in gözleri ise onun yerine de dolmuştu.
**
"Steve, anlamıyorsun! Tony'e bakmıyor bile. Umurunda olan tek şey aptal icatları. Maria'nın hatrına bunu kabullenir demiştik ama görmüyor musun? Hiçbir şey değişmedi. O aynı Howard Stark. Ayık olduğu tek bir an bile yok! Tony böyle bir ortamda büyümeyi haketmiyor. Kimse böyle bir şeyi haketmez. Ve o sadece küçük bir bebek." Peggy, destek istercesine yanında oturan Bucky'e baktı. Onun da kendisi ile aynı fikirde olduğunu biliyordu.
"Peggy'nin haklı olduğunu biliyorsun, Steve. Howard o eski adam değil. Bizim dostumuz olan o neşeli adam değil. En azından deneyebiliriz. Böyle boş oturmaktan daha iyi olmaz mı?" Steve kafasını iki yana salladı. Onların neden böyle davrandığını biliyordu. Doğduğu andan beri, Tony'e karşı hepsinin içinde büyük bir merhamet vardı. Steve ise mantıklıydı. Howard Tony'i umursamıyor olabilirdi ama bu onu Steve'e ve Peggy'e vereceği anlamına gelmiyordu. Bundan nefret etse bile, Obediah'ın Tony'i zekası için kullanmak istediğini biliyordu. Ve Howard Stark, o adama hepsinden çok güveniyordu.
"Peki. Bunu nasıl başarmayı düşünüyorsunuz? Sizce benim çok mu hoşuma gidiyor, Tony'i yalnız başına ondan nefret eden bir baba ile bırakmak? Howard'ın eli güçlü Peggy. Eğer onu tamamıyla karşımıza alırsak Tony'i bir daha görememekten korkuyorum. Shield dosyalarındaki davaları unuttunuz mu? Brian Banner, Harold Barton, Joseph Danvers... Hangisinde bir sonuca ulaşıldı? Ben bir kez daha hayal kırıklığına uğramak istemiyorum, anlamıyor musunuz?" Peggy oturduğu yerden kalkarak ayakta duran kocasına sarıldı. Onun da bunu istediğini elbette biliyordu. Steve'in merhametinden ve Tony'e olan sevgisinden bir saniye bile şüphe etmezdi. Yine de bir yolu olmalıydı. Howard Stark diğerleri gibi saklanamazdı. Onun göz önünde bir hayatı vardı. Diğerlerini engelleyemeseler de, onu engelleyebilirlerdi.
Steve de kollarını ona sarıp saçlarının üzerinden öptüğünde Peggy derin bir iç çekti. Bir yolu olmalıydı. Steve ile birlikte Hydra'yı yenmişlerdi. Howard Stark'a kaybetmeyi mi kabule deceklerdi?