Avengers kulesinde Tony Stark için uyku çanları çalıyordu.Thor elindeki patlamış mısırlarla içeri girdiğinde film başlamıştı. Karartılmış camlardan dolayı içeriyi pek seçemezken elini duvara uzattı ve ışığın seviyesini arttırdı. Bununla birlikte bir sürü sinirli yüz kendisine dönmüştü. Kafasını yana yatırdı ve onlara şirince gülümsedi. Bunun her zamanki gibi işe yarayacağını biliyordu. Kimse Thor'un sevimli gülümsemesine karşı koyamazdı. -Hâlâ somurtarak ona bakan Loki'yi görmezden gelmeye çalıştı.-
Kendine boş bir yer gözüne kestirdikten sonra tekrar ışığı söndürecekti ki, Clint'in garip yüz ifadesiyle duraksadı. "Film başladığında Tony yanımda oturmuyor muydu?" Natasha uzandığı koltuktan doğrulurken düz bir ifadeyle adama baktı. "Bir ajansın ve yanından birinin kalktığını fark edemedin mi?"
"Eve iş getirmem gerekmiyor ama değil mi?" Steve kafasını iki yana salladı. Didişmeden, ya da gizlice birileri kaçmadan film bile izleyemiyorlardı. "Friday, Tony nerede?" Uyumak için kalkmadığını bilecek kadar adamı tanıyordu ama umut etmek kanında vardı.
"Laboratuvarda Kaptan. Çağırmamı ister misiniz?" Steve kafasını iki yana salladı. Çağırsalar bile, filmi izlemek yerine yarım bıraktığı şeyi zihninde tamamlamaya çalışırdı. Kimsenin bir şey dememesi üzerine Thor yeniden ışıklara uzanmıştı ki, bu sefer araya Bucky girdi. "37 saattir uyumadığını biliyorsunuz değil mi?" Natasha adama garip bir ifadeyle baksa da, bunu neden bildiğini sormadı. Clint de ona fırsat vermiş sayılmazdı. "Evet elbette biliyorum. Çünkü takım arkadaşlarımın uyku düzenlerini bilecek kadar korkunç ürkütücü alışkanlıklarım vardır. Neden şaşıralım ki? Bunu bilmen gayet normal." Bucky kollarını birbirine bağlarken adama üstten bir bakış attı.
"Ben yüz yaşındayım. Burada normal olan bir şey var mı?" Clint çaprazında oturan Loki'yi, hâlâ eli ışığın üzerinde kucağındaki patlamış mısırlarla bekleyen Thor'u, iki tane yüz yaşında süper askeri, yeşil devasa bir deve dönebilen arkadaşlarını yok saydığında anormal olan bir şey kalmıyor gibiydi. Tam o sırada içeri elinde kahvesiyle Tony girdiğinde, Clint düşündüğü her şeyi hayali bir çöp kutusuna attı. Milyarder bir arkadaşı vardı, nasıl her şeyi normal diyerek sıradanlaştırabilirdi ki? "Huh, sanırım yokluğumu fark ettiniz?" Tony sanki hiçbir şey olmamış gibi Clint'in yanına ilerlerken elindeki bardak bir anda çekildi. "Bu kaçıncı bardağın Tony? Uyuyana kadar yeni kahve içmiyorsun." Natasha önüne döndü ve elindeki kahveden bir yudum aldı. Şekersiz tat hoşuna giderken bardağını çaldığı adama minnettardı.
"Bucky'e sormaya ne dersiniz?" Tony anlamadığını belirten bir bakış attı ama Clint açıklama gereği duymadan kenara kaydı. Böylece Tony az önceki yerine yeniden oturabilmişti. "Ya da sadece Friday'e de sorabiliriz, değil mi?" Steve elindeki yastığı fırlatmak üzere olan arkadaşına gözlerini kısarak baktı. Bunun üzerine elindeki yastığı kenara bıraksa da keskin bakışlarını okçu adamdan ayırmadı Bucky.
"Ya da bütün bunları boş verip kaldığımız yerden devam ederiz ve -" Friday Tony konuyu değiştirmeye çalışırken onu durdurdu. "Uyandığı andan itibaren otuz ikinci bardağı." Natasha ağzındaki kahveyi püskürtmemek için kendini tutarken diğerleri dehşet içinde Tony'e baktı. "Ya da Friday size söyler ve dehşet içinde birbirimize bakarız falan." Tony'nin sırıtan yüzüne karşılık diğerleri o kadar da keyifli durmuyordu.
"Kahve makinesini bıçaklayabilirim." Parlak fikir Loki'dendi. Onun bıçaklama fikirlerine alıştıklarından olsa gerek, kimse şaşırmamıştı. "Loki!" Loki omuz silkti. "Daha ne kadar ışığın önünde bekleyeceksin? Friday zaten bunu yapabilir." Thor aşırı mantıklı bulduğu fikri onaylarken kardeşi onu dehşet ifadesiyle iziyordu. "Asgard adına senden utanıyorum." Tony konunun değişmesinden memnun bir şekilde arkasına yaslandı. Ama sandığının aksine konunun değiştiği falan yoktu.
