Dördüncü Bölüm

2.4K 194 29
                                    


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM





"Davetsiz misafirlerimiz de buradaymış..."

Hazal'ın bakışları, buz gibi lacivert gözlerle birleştiğinde kalbi duracaktı.

"Allah kahretsin..." diye tısladı Sefa. Hemen Hazal'ın önüne geçmişti.

Mirza Barın, gözlerini kısmış haşin bakışlarıyla çalışma odasına izinsizce giren üç kişiye bakıyordu. Ne cüretle adamlarını bayıltıp evine girmişlerdi? Aklı bir türlü almıyordu. Bu ne cesaret? "Cesaretinize hayran kaldım. Ama biz genellikle buna cahil cesareti diyoruz..." dedi genç adam, bariton sesiyle.

Aradan geçen birkaç saniyede Mirza Barın'ın arkasında dört tane adamı belirdi.

"Mirza... Bir adam daha varmış, kaçmış. Bizimkiler yakalamaya çalışmış ama onları atlatmış."

Mirza Barın, duyduklarından hoşnut olmamıştı. "Evi kontrol ettiniz mi? Bir şey alınmış mı?"

"Adamlar odalara bakınıyor."

Genç adam, sıkıntıyla başını korkudan bembeyaz olmuş genç kıza ve yanındaki iki adama çevirdi. "Evimde ne arıyordunuz? Bir açıklamanız var mı?"

"B-bizim k-kötü niyetimiz yoktu..." diye geveledi Ferdi. Mirza Barın'ın tehlikeli gözleri onu oldukça korkutmuştu. Bu adamın onlara neler yapabileceğini tahmin dahi edemiyordu. Cem ona az çok kötü ününden bahsetmişti.

Mirza Barın, güldü. "Kötü niyetiniz yoktu öyle mi?" diye sordu alaycı bir ses tonuyla. Ama o kadar gergin bir yüz ifadesiyle konuşuyordu ki, yüzündeki gülümseme dahi yüzünü yumuşatmaya yetmiyordu. "Niyetiniz neydi peki?"

Hazal daha fazla sessiz kalmaya gönlü razı gelmiyordu. Tüm olanlar onun yüzünden cereyan etmişti. Bunun sorumluluğunu üstlenmek zorundaydı. Önünde duran Sefa'yı kenara çekti. "Biz, yani benim paraya ihtiyacım vardı. Hırsızlık yapmak için evine girdik. Arkadaşların bir suçu yok, benim ricam üzerine bana yardım ettiler. Polise şikayet edeceksen beni et," dedi genç kız cesaretle. İçten içe korkudan ölse de bunu asla belli etmedi karşısındaki adama. Gözünü bile kırpmadan suçu üstlenmiş ve olanı tüm açıklığıyla itiraf etmişti.

Mirza Barın, gözlerini kısmış karşısında duran cesaretli kıza bakıyordu. Odasının loş ışığında bile parlayan kızıl saçlı kızı iyice inceledi. Kıvırcık saçları omzuna düşmüştü. Yeşil gözleriyle çakmak çakmak ona bakıyordu. Bu kız hangi cesaretle karşısına dikilip işledikleri suçu itiraf ediyordu anlamıyordu. Herhalde hap içip öyle evine girdiklerini düşündü. Yoksa normal bir insan şu durumda arkadaşlarını korumak için tüm suçu üstlenmeye kalkmazdı. Alaycı bir gülümsemeyle genç kıza doğru yaklaştı. "Demek öyle küçük hanım," dedi kışkırtıcı bir sesle. "Buna inanmamı beklemiyorsunuz değil mi?" dedi sonrasında ve gözlerini kıstı. "Sizi kim gönderdi? Hamza'nın adamları mısınız?"

Ferdi ve Sefa aynı anda şaşkınlıkla birbirine baktılar. Hamza mı? Olay öyle saçma bir yere gidiyordu ki, iki genç adam da buradan öyle elini kolunu sallayarak çıkamayacaklarını çok geç olmadan anlamışlardı.

Sefa hemen araya girdi. "Öyle bir şey yok! Paraya ihtiyacımız vardı hırsızlık için girdik bu eve. Kasanı arıyorduk. İşte o sırada da siz geldiniz zaten," diye savunma yaptı.

KARANLIK NEFES (HIRSIZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin