DOKUZUNCU BÖLÜM
"Benim sabrımı taşırma zümrüt gözlü şeytan. Düş önüme! Bu evden kaçmaya çalışmak ha! Korkusuz cesaretinizin bedelini ödeyeceksiniz."
"Ben hiçbir bedel ödemeyeceğim! Öldürecek misin bizi! Sefa'yı vurduğun gibi beni de mi vuracaksın? Vur! Korkmuyorum!" diye isyan etti genç kız. Elini Mirza'dan çekmeye çalışıyordu ama onun güçlü kolları arasında çabaları çok zayıf kalıyordu.
Mirza, öfkesini dizginlemek için kendiyle savaş halindeydi. Genç kızın canını acıtmamak için kendini çok zor tutuyordu. Çok sinirlenmişti. Evi saldırı altındayken onun en zayıf anında böyle bir şeye cesaret etmesi kabul edilir gibi değildi.
Ama Mirza Barın, Sefa denen herifin genç kızı yoldan çıkardığından adı gibi emindi. Yoksa Hazal'ın buradan kaçmaya tek başına karar veremeyeceğini biliyordu. Derin bir öfkeyle soludu. Sabrı iyice taşmıştı. Hazal'ı, hiç de nazik olmayan tavırla arkasından çekiştirdi. Evden içeri soktu bir hışımla ve ardından dış kapıyı çarptı.
Hazal, kapının çarpmasından çıkan sesle korkuyla irkildi. Güçlü durmaya çalışsa da Sefa aklına geldikçe gözyaşları sicim sicim akıyordu. Ona bir şey olursa kendini asla affedemezdi. Her şey onun yüzünden olmuştu. Suçluluk duygusu iliklerine kadar işlemişti. Sefa gizlice eve girdiğini gördüğünde birlikte kaçmalarına müsaade etmemeliydi. Onun ısrarlarına karşı gelip bu tehlikeye göze almamalıydılar. Mirza Barın'ın onca adamı varken buradan kaçmaya kalkışmak aptallıktı! Aslında tam da başarmak üzereydiler. Özgürlüğüne bir adım kalmıştı. Duvarın tepesindeyken hissettiği mutluluğu çok kısa sürmüştü. Mirza'nın dur ihtarını işittiğinde o an ölmek istemişti. Hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. Sefa'nın gözlerinin önünde yere yığılışı bir türlü aklından gitmiyordu. Ona bir şey olursa bu acıyla başa çıkamazdı!
Mirza, ona doğru iki adım yaklaştığında arkaya doğru geri çekildi ve sırtı kapıya dayandı. Genç adamın buz gibi gözleri kanını dondurmuştu. Bu adam nasıl bu kadar tehlikeli bakabiliyordu? Genç adamın nefesini en yakınında hissettiğinde nefesini tuttuğunu çok sonradan fark etti.
Mirza, genç kızın gözyaşlarına baktı ve tahammül edemeyerek iç geçirdi. "Bu kadar çok mu seviyorsun arkadaşını?" diye sordu iğneleyici bir ses tonuyla.
"Sana ne!" diye çıkıştı Hazal. Böyle ters cevaplar vererek ne kadar hata yaptığının farkında bile değildi. Mirza'yı her geçen saniyede daha da sinirlendiriyordu.
Genç adam bir hışımla kızın kolunu tuttu ve sıktı. "Yerinde olsam bana böyle cevaplar vermezdim."
"O zaman cevabını bildiğin soruları sorma bana."
"Demek çok seviyorsun. Güzel."
Hazal, bu cevabı şüpheli buldu. Yeşil gözlerinin kıstı. "Sefa'ya bir şey yaparsan-"
Mirza, yüzünü iyice genç kızın yüzüne yaklaştırdı. "Ne yaparsın küçük hanım? Merak ettim?" diye fısıldadı tehlikeli bir tınıyla.
Hazal, böyle bir adamı neyle tehdit edebileceğini çaresizce düşündü. Aklına hiçbir şey gelmiyordu. Bu adamın zayıflıklarından bihaberdi. Ama Sefa'ya zarar verebileceğinden o kadar çok korkuyordu ki, onu durdurabilmenin bir yolunu arıyordu. Bu adamın zayıf noktalarını düşünmeye çalıştı.
Tablo! Tabii ya!
Genç kız aniden aklına gelen fikirle, "Sefa'ya zarar verirsen sana tablona kavuşmana yardımcı olmam!" dedi kararlılıkla. Yalan söylerken hiç gözünü dahi kırpmayışı kendini bile şaşırtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK NEFES (HIRSIZ)
Roman d'amourKUSURSUZ BİR HIRSIZLIK. HESAP EDİLMEYEN ENGEL. Mirza Barın ERYAMAN, kusursuz planın en büyük oyunbozanı olacaktır. Aralarında Hazal ZÜMRÜT'ün de bulunduğu dört sıra dışı arkadaşın planladığı kusursuz hırsızlığın sonuçları pek de bekledikleri gib...