Birinci Bölüm

4.4K 236 42
                                    

Lütfen okumaya başladığınız tarih ve saati buraya yazınız...
Aşkta güzel bir yolculuk geçirmeniz dileğiyle, keyifli okumalar dilerim...



BİRİNCİ BÖLÜM








"Hayırlı, uğurlu olsun!"

Bu sözcükler orta yaşlı Kahraman Yiğitoğlu'nun dudağından döküldüğü vakit, genç kız makasla kesilen kırmızı kurdeleye bakıyordu.

Bütün bu olanlar bir film sahnesini andırıyordu adeta. Zorla evlendirilen onca genç kızın dramatik hayatlarına yıllarca acımışken, şimdi o da bu çukurun içindeydi. Başını kaldırıp göz ucuyla yanındaki esmer adama baktı. Civan Yiğitoğlu. Yıllarca peşini bırakmamış, en sonunda babasını türlü yalakalık oyunlarıyla ikna etmeyi başarmıştı. Bu adamdan nefret ediyordu. Bu adamdan ölesiye tiksiniyordu. Bu adamı istemiyordu!

Üçüncü sınıf Hukuk Fakültesi öğrencisi olarak kendi hakkını savunamıyordu! Evlenmeyi kabul etmediği takdirde, okulu yarım bıraktırılmakla ve ev hapsine hükmedilmekle tehdit ediliyordu! Bu dünyanın en saçma ve en ilkel davranışıydı! Hangi yüzyılda yaşıyorlardı Allah aşkına?

Dolan gözleriyle köşede usulca onları izleyen annesine ilişti bakışları. Göz göze geldiklerinde yere yığılıp hunharca ağlamamak için kendini çok zor tuttu. Annesine öyle düşkündü ki, ona kıyamadı. Daha fazla mutsuz görünüp onu üzmeye dayanamazdı. Güçlü olmalıydı!

Evet, güçlü olacaktı. Beş parasız kalsa da bu adama gelin olmayacaktı. Bunun için her şey yapmaya hazırdı. Ama her şey! Sabırla, derin bir nefes alıp verdi. Yüreği daralıyordu. Sanki biri göğüs kafesini elleriyle parçalarcasına sıkıyordu. Bu nasıl bir cezaydı Allah'ım?

Erzurum'da doğmuş olmanın talihsizliğini mi yaşıyordu? Aileler çocukların iyiliğini düşündüğünü zannederek neden hayatlarını mahvediyorlardı ki? Babası, Civan'ı onun için bir şans olarak görüyordu. Akıl alır gibi değil! Hazal, alay edercesine güldü kendi kendine.

Dün gece ki tartışmalarında, babası Civan'ı övmüş öyle yukarılara taşımıştı ki, Civan babasına herhalde kendini kusursuz bir damat olarak göstermişti. Hah! Nasıl da kusursuz bir eş ama! Civan Yiğitoğlu'nu beş yıldır tanıyordu. Bu ısrarcı zorba adam liseden beri peşini bırakmamıştı. Her şeyi parayla çözebileceğine inanan duygusuz, ruhsuz bir adamdı. Öyle kaba, öyle görgüsüzdü ki bunları düşündükçe genç kızın midesi bulanıyordu.

"Allah tamamını erdirsin kızım," dedi Civan'ın annesi ve süzülerek bileğine büyükçe üç tane altın bilezik taktı. Daha sonra uzattığı elini zorla öptürdü.

Hazal, hiç sesini çıkarmadı ve usulca başını eğdi. Ortalık sakinleşince yanındaki adamın elini uzatıp çenesine götürmesiyle nefesini tuttu ve karşı gelip tokat atmamak için kendiyle büyük bir mücadele verdi.

"Ay kuzen, turnayı gözünden vurdun vallahi."

Hazal, yanına sinsice ilişen amcasının kızı Leyla'ya dondurucu bir bakış attı. Bu kızı burada ezmemek için kendini çok zor tuttu. Amcasıyla göz göze geldi. Yeşil gözlerini hafifçe kıstı. Yüzüne sahte bir gülümseme iliştirdikten sonra, "Sen ne zaman evleniyorsun Leyla'cım? Duyduğuma göre yengem, kısmetin yok diye hayıflanıyormuş. Ne üzücü..." dedi Hazal, yapmacık bir üzüntüyle.

Leyla, Hazal'ın bu sözüyle mosmor olmuştu. Hiçbir şey söylemeden Hazal'a nefret dolu bir bakış atması ardından usulca uzaklaştı.

Hazal, bu işkencenin bir an önce bitmesini istiyordu. Herkese nişan pastaları dağıtıldığı sırada dalgın dalgın parmağındaki yüzüğe bakıyordu. O bu ânı, yıllarca nasıl hayal etmişti oysa... Öyle buruktu ki kalbi. Hayatının bir adam yüzünden nasıl alt üst olduğunu oturup izliyordu.

KARANLIK NEFES (HIRSIZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin