Ön Söz

244 11 3
                                    

29.12.2039 Cumartesi   09.46

Bazen ağlıyor, bazen sinirleniyor ve bazen de deli gibi gülüyordum kendime çünkü biliyordum benden başka kimse duymazdı bu içimdekileri , kimseye duyuramazdım anlamazlardı beni lakin ben başkalarının düşüncelerini okuyabilir, anlayabilirdim. Bunları anlamam çok uzun zaman aldı ve sonucunda bir tanrı olduğumu öğrendim. Evet öyleydim öyle olmasına lakin kendimi yardımcılarıma köle etmekten alıkoyamıyordum çoğu zaman. Bu tanrılık özelliklerimi kısıtlıyordu o zamanlar hatta kendime olan güvencimi yakıp kül ediyordu. Ben zaten tutuşmuştum bu alevin içerisinde, hep yanıyordum. Aralıksız, yakıyordu beni her şeyim. Her gün.. Her saat.. Her dakika.

Tam bunların üzerine bir de önyargılarım vardı. Kendimi anlama çabası içine girmiş olduğum yaşamım vardı bir de. Ağırlığı altında ezilmiş olduğum duygularım ve düşüncelerim de vardı.

Bir hayata sahiptim, herkes gibi. Bana bahşedilen hayatın içine edişimi şeytanlarım bir kenardan izliyorlardı. Ben, mahvetmiştim her şeyi lakin bunların hiçbirini tek başıma yapmamıştım. Yardımcılarım vardı benim, bazen onlara boyun eğiyor bazen de köle gibi boyun eğdirttiriyordum önümde. Bazen zevk alıyor bazen ise de zevk almalarını sağlıyordum. Yaşamım, benim ve yardımcılarımın birbirlerine olan nefret ve çıkar duygularını en acımasız ve sinsi duyguları ile harap etmesi, savaş açması ile şekillenmişti. İnsanların arkamdan söyledikleri hiçbir şeyi unutmuyordum, hatta yardımcılardan biri baş ucuma bir kaset yerleştirmişti cümleleri işkence gibi sürekli ve bir o kadar da yavaş tekrar eden.. demem o ki unutmam imkansızdı.
Kendi kendisinin sonu oldu dediler hep. Ne ahmak insanlardı! Bizlerden haberleri yoktu hiçbirinin! Sahip olduğumuz ruha ettiğimiz eziyetleri bilmiyorlar ardından da o ruhu suçluyorlardı. Yardımcılar.. hiç susmazlardı. Sürekli konuşurlardı içimde, benden önce söz almak isterlerdi. Ben ise onlardan beklerdim her bir şeyi. Bana yardım etmelerini beklerdim, hissettirmelerini isterdim bana duyguları, içime ucu bucağı olmayan edepsiz şehvet kıvılcımları bıraksınlar isterdim. Oysa ismim tanrıydı benim, onlardan çok daha güçlü olduğum söylendi hep. Ne büyük bir ironinin içerisindeydim. Ben kimdim ya da istediklerim bir yanılsamadan mı ibaretti anlayamıyordum. Bu hale nasıl gelmiştim?

Gençliğimin ilk zamanlarında bir dostum vardı benimle aynı yaşta. Ne iyiydi, ne severdi beni demek isterdim. Şu anda bulunduğum odaya bakıyorum ve baktığım her yerin alev alışını izliyorum. Beni önemsiyordu oysa, hayatımı onunla birlikte inşa etmiştik, her yerinde o vardı bana destek olan. Aile kavramını onunla hissetmiştim, ilk bağlılığımı, ilk özlemimi onunla hissetmiştim. Lise zamanlarımızda kader ayırmıştı bizi sanmıştım. Bunu yaşamamızda bile birilerinin parmağı varmış, çok sonradan öğrendim birçok şeyi öğrendiğim gibi. Ah o lanet, pis kokulu parmaklar! Zamanında az çekmedin! Hepsi senin suçun işte... evet benim suçum insanlara izin vermekti. Yaşamımda olan olmayan herkese verdiğim tavizlerdi belki lakin vermeseydim ne olacaktı? O zaman da vermemiş olacaktım, kendi yalnızlığı ve düşünceleri ile yaşayan biri olacaktım. Önceki ben gibi.. Lisede ayrıldığım dostumdan sonra içine düştüğüm akvaryum, beni yalnızlaştırmış, insanlara karşı güvensizlik ve bir korku yaratmıştı. Kimsede görememiştim, görmek istememiştim belki de sıcaklığı, samimiyeti. Ben bunların hiçbirinin olmasını istemezdim. İstememekle olmuyor, bunları sen yaptın ve hala da yapıyorsun. Tüm hayatını düşünmekte nereden çıktı birdendire? Hayatımın kalan son zamanlarını düşünerek geçiriyorum çoğunlukla. Ne yıllardı! Ne zamanlardı! Hepsini düşünüyordum. İntiharın eşiğine gelmemi isteyen düşüncelere tezat var olan tüm takatim ile onlara karşı gelip tüm yaşantımı düşünüyordum. Herbirini yeniden hissetmek ve yaşamak için nelerimi vermezdim doğrusu. Aynı şeyleri bir daha yapmak için mi? Ne kadar kötülükçe bir düşünce! Hayır.. yaptığım şeyleri bir daha yapmamak için. Sevdiğim, sevdiklerim ile bir yaşantım olabilirdi. Sizler beni terkedebilirdiniz, rahat olabilirdim, özgür hissedebilirdim. Gördüğüm göreceğim herkese olan önyargı ve soğuk tavırlarım yerini samimiyet ve iyi niyete bırakabilirdi. Geçmişimi düşünmek zorunda kalmazdım, hatta sizlerin beni terketmesini beklemez hepinizi siktirederdim yaşantımdan. Beni mahkum ettiniz, sesimi kıstınız, kulaklarımı sağır ettiniz. Ben kendimi suçlamak isterim tabi lakin bunu yapmak bile bana acı ve çaresizlikten başka hiçbir şey getirmiyor. Sizler ben misiniz hâlâ anlamış değilim. Eğer farklı yaratıklarsanız bana tüm yaşantım boyunca edindiğiniz tanrınız olarak nankörlük ve ihanet edişinizi asla unutmayacağım. Tüm gücün bende olduğunu, kaynağın benim derinliklerimde, uçsuz bucaksız sonu olmayan bir yerde olduğunu söylemiştiniz. Lakin sizler bile beni yanıltıyorsunuz.

I'm A Mess |Taekook| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin