04.04.2020 Cuma
Kendini Birçok Şeye Kaptırmak
Kendimi bir rüzgara kaptırmıştım. İçim acıyordu, kendime kızıyordum lakin bunların hiçbiri benim için birer engel değildi. Çok kuvvetliydi, çok yüceydi içinde bulunduğum rüzgar. Beni savuruyordu ama iyiydim. Zarar görmemiştim, ileride görür müydüm ya da bu rüzgar beni kasıp kavuracak bir fırtına haline gelir miydi bilmiyordum. Rüzgarı kendin yarattın Taehyung. Bir gün kendi rüzgarını fırtınaya çevireceksin ve parçalara ayrılışını izleyeceğim. Senin ise farkına varman çok uzun sürecek dostum. Ben senin dostun değilim. Sen benim düşüncelerimin ses halinde karşıma getirilişinden başka bir şey değilsin. Bazen çok fazla ve saçma konuşuyorsun. Ayrıca kendimi deli gibi hissediyorum. Sana kulak asmamam gerekirken söylediğin her bir kelime beni tedirgin ediyor. Gitmez misin sen?
Uzun bir süre yatağımda yatmış, sesten bir yanıt beklemiştim aptalca. Aptalca olduğunu düşünüyordum çünkü bir yanıt alamamıştım. Ayrıca bunları ben düşünüyorsam yanıt alma isteğim, biraz saçma gelmişti bana. En iyisi kalkıp duş alıp kahvaltı edip Jimin'i aramaktı.
Haftanın sonuna gelmiştik. Doğrusu zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Artık Jimin ve çevresinin içinde bir yerim vardı. Onlara alışmam için beni her gün onlarla buluşturuyordu ve ben artık eskisi gibi bir rahatsızlık duymuyordum. Niçin duymuyordum anlayamıyordum. Eskiden kendi kendime çok bağlıydım, kendimin beni kontrol etmesine müsade ederdim. Ne kadar garip değil mi? Şimdi ise kendi kendimin kontrolünden, bağlarından çıkmış gibi hissediyordum. Normal olan, bir insanın kendi kendini dinleyip kendisinin istediklerine yönelmesi iken benim içimde sanki beni kötülüğe, karanlığa, derine ve yıkılışa sürükleyecek bambaşka biri vardı. Ben bunun farkına varıyordum.
Hâlâ kontrolün etkisinden çıkmış değildim, duygularımı istediğim gibi kontol edemiyormuş gibi düşünüyordum. Ah bunları düşündükçe de üzülüyordum, kendime olan saygım, sevgim, gururum zedeleniyordu. Bir insan istediği şeyleri hissedemez miydi? Ya da istemediği bir şeyi kontrolü altında olmadan hissedebilir miydi? Evet işte, bende bunlar oluyordu.
Hele ki iş, Jungkook ile yüz yüze geldiğimde patlak veriyordu. Başkalarına karşı susuyordum, kısa kısa cevaplar veriyordum. Bunu hala yapmak isteyip istemediğimden emin değildim ama Jungkook bana baktığında, benimle konuştuğunda hatta beni sinir ettiğinde deliye dönüyordum. Asla susmak bilmiyordum, söylediği şeylerin altında da kalmıyorken bir de fazla cesaretli cümleler kuruyordum. Tıpkı onun gibi, Jungkook çok cesurdu. Öpüştükten sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edecek, benimle hala oynayacak ve beni sinir edecek kadar cesurdu hem de. Sen cesur maskesi altına yatıyorsun. Ya Jungkook da öyleyse? Saçmalama, hem bende bir şey varsa illa başka birinde de mi aramalıydım onu? Sadece seni test ettim. Cesur maskesi altına yatıyorsun demek. Kabul ettiğin iyi oldu.
"Sen nasıl bir şeysin böyle!?.." bir hışımla yatağımdan kalktım ve sinirle banyoya girdim. Soğuk su, sinirlerime iyi geliyordu. Şeffaf suyun, her başıma değdiği zaman siyah bir renge büründüğünü düşünüp vücudumdan aşağı aktığını hayal ettim. Gözlerim kapalıydı, şeffaf su başıma değiyordu ve siyah bir renge bürünüyordu, sonra da vücudumdan akıp su giderine ulaşıyordu. Rahatladığımı hissedip gözlerimi açtığımda beyaz mermerin simsiyah olduğunu görmemle irkildim ve bir an tutunacak bir yer bulamayıp yere düştüm. Kalçamın acısı ile kıvranırken bir de siyah suyun içine düşmüştüm ve bacaklarım, ayaklarım, yere değen ellerim simsiyah olmuştu. Kaşlarımın burulmasına engel olamadım, ağlamak istiyordum. Bunlar gerçek olamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm A Mess |Taekook|
Fanfiction/2018-2020/ "...Benimle o kadar güzel oynuyorsunuz ki. Seslerinizi duymaktan bitkin düşmüş durumdayım lakin sizler bu durumuma kulak asmıyorsunuz bile. Sadece yapmam, hissetmem ve söylemem için daha birçok nice şey istiyorsunuz o kadar..."