23.04.2020 Perşembe
AŞK
Ne zaman yüzüne baksam kalbimde, aklımda anlamlandıramadığım hislerle boğuşuyordum. Zaman geçtikçe daha da belirgin hale geliyordu bunlar ve benim aklım iyice karışıyordu. Önceden dokunuşlarından zevk aldığım adamın dokunuşları, Şimdi içimi acıtıyordu. Anlam.. hiçbirinde bir anlam yoktu ve bu beni kahrediyordu. Gözler, yalan söylemez diye düşünüyordum hep. İnsanları gözlerine bakıp anlayabildiğimi, düşündüklerini okuyabildiğimi sanıyordum. Söyle o zaman bana, senin gözlerinde gördüğüm ateş gerçek miydi? Bir anlamı var mıydı? Sen de bana baktığın zaman içinin acımasına engel olamıyor muydun? Dokunuşların yakıyor muydu seni de? Söyle bana Jungkook, sen bana neler yaptın böyle? Kendimi hiç olmadığım biri, daha önce hiç düşünemediğim biri olarak farkediyordum lakin bunların hiçbir anlamı yoktu. Söyle bana sana güvenebilir miyim?
"Kaşlarını büzme.."
Jungkook'ta olan gözlerimden bihaber, hissettiklerim ile boğuşuyordum. Kendime gelip yüzümün aldığı şekli düzeltince kafamı sallayıp önümdeki sandviçten bir ısırık aldım.
"Güzel fikirdi Jimin. Orman, toprak, çimenler.. elektriğimi aldı resmen." Diyerek gülümseyen Yoongi'ye çevrildi gözlerim. Ben onun aksine hala huzursuz hissediyordum. İçimde tamamlanması gereken bir eksiklik vardı ve bu beni huzursuz ediyordu, üzüyordu.
Marketten sonra toplanıp Jimin'in bizi getirdiği ormana geldik. Güzel bir yerdi, küçüklüğümdeki yemyeşil ormanlar gelmişti aklıma, gelmişti gelmesine ama gördüğüm ormanlar beni hüzne bozmaktan başka bir şey yapmamışlardı.
Jungkook bugün sessizdi. Yemek yerken bana bakıyordu, otururken bana bakıyordu, diğerleri konuşurken bana bakıyordu lakin hiçbir şey söylemiyordu. Ona ihtiyacın mı var? Hayır yok, ya da bilmiyorum doğrusu. Jungkook'tan nefret ettiğimi söylerken şaka yapmıyordum. İyi de neden? Hem ben seni dinleyecek değilim, düşüncelerini mümkünse söyleme. Kimseye güvenemezsin. Kendine bile güvenme, yalnızca benim seni doğru şeylere yönlendirmeme izin ver.
"Taehyung ne düşünüyorsun dostum?" Diyerek uzattığım bacaklarıma yattı Jimin. Ellerim anında saçlarını buldu, okşamaya başladım.
"Aklıma ağaç evimiz geldi."
"Aklıma eski ağaç evimiz geldi."
Aynı anda söylediğimiz benzer cümlelere karşı Jimin bir anda kucağımdan kalkıp yüzüme bakmış, ardından beni kucaklayıp yanağıma ıslak bir öpücük kondurmuştu.
"Sen.. hatırlıyorsun."
"Benim tek güvenli yerim orasıydı biriciğim." Dediğimde gözlerimizin dolmasına ikimiz de mani olamadık. Dolan gözlerini kimselere göstermek istemeyen Jimin, tekrardan kucağıma yattı.
Ben de gülümseyip ellerim ile gözlerimi silerken bana bakıp dilini yanağının içinde gezdiren Jungkook'a baktım. Yoongi de keza öyleydi. Jimin ile aramızdaki bağı görmelerine rağmen bu şekilde davranmaları tuhafıma gitmişti, hele ki Jungkook ile aramızda hiçbir anlam yokken böyle yapması kalbimi iyice acıtıyordu. Yoongi'yi ise anlayabiliyordum.
Jungkook'un gözlerine baktığımda, kıskançlıktan çok hüzünlü hareler karşılamıştı beni. Kaşları büzülmüştü, az önceki halinden eser yoktu.
"Sence ağaç evimize ne olmuştur?"
Hissettiği şey yüzünden mi hüzünlüydü bu gözler? Bana anlatmak isteyip anlatamadığı şeyler mi vardı? Yoksa tamamen benimle aynı hisleri mi paylaştığındandı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm A Mess |Taekook|
Fanfic/2018-2020/ "...Benimle o kadar güzel oynuyorsunuz ki. Seslerinizi duymaktan bitkin düşmüş durumdayım lakin sizler bu durumuma kulak asmıyorsunuz bile. Sadece yapmam, hissetmem ve söylemem için daha birçok nice şey istiyorsunuz o kadar..."