3

7K 695 676
                                    

Telefonu tutan elim kucağıma düşerken ellerimin hafifçe titremeye başladığını görmüştüm. Kulaklarım uğulduyordu. Yanımda oturan Wheein elini omzuma koyup "Yoongi, ne oldu?" dedi endişeyle.

Birkaç saniye aklımı başıma toplamayı denedim. Namjoon "Yoongi, iyi misin?" derken Jin telaşla yanıma gelip önümde eğilmişti. "Yoongi!"

Zar zor ayağa kalkmıştım. "Eve gitmem lazım." diye mırıldandım ama sesim çıkmıyordu sanki. Jin omuzlarımdan tutup "Biz seni götürürüz, ama sakin ol tamam mı?" dedi. Hızlıca arabaya doğru ilerledik. Ne ara herkes binmiş, Namjoon arabayı çalıştırmıştı hatırlamıyordum. Her şey çok ani olmuştu. Yüzümdeki yaralar ve kaşım hâlâ sızlıyordu fakat bunu düşünecek halde değildim. Tek düşünebildiğim Soojin'di. Düşündükçe kulaklarımdaki uğultu artıyordu.

Wheein ellerimden birini tutmuştu, çünkü deli gibi titriyorlardı artık. Ona baktığımda gözlerindeki saf endişeyi görmüştüm ve tanışalı iki gün olmasına rağmen benden gerçekten hoşlandığını anlamıştım.

Jimin ve Jungkook'un sesi çıkmıyordu ama bana baktıklarını hissedebiliyordum. Arabayı süren Namjoon'a "Daha hızlı sür, hemen evde olmam gerek." dedim. Söylememle gaza basıp arabanın hızını iki kat arttırmıştı. Birkaç arabanın kornaya bastığını duymuştum.

Bugün dışarı çıkmam tamamen hataydı. Sokuk bir İngilizce dersi için Soojin'i bırakmam tamamen hataydı. Düşündükçe saçımı başımı yolarak ağlama isteğim artıyordu.

Araba durduğunda eve geldiğimizi anlayıp arabadan inmek için hareketlenmiştim. Jin beni durdurup "Ben de geleyim, iyi görünmüyorsun Yoongi." dedi. Başımı iki yana sallayıp "Hayır, endişelenme." gibi bir şeyler mırıldanıp hızla arabadan çıktım.

Koşar adımlarla apartmana girip merdivenleri ikişer üçer çıkmıştım. Kendi dairemin önüne geldiğimde, ellerim titrediği için zorlanarak cebimdeki anahtarla kapıyı açtım.

İçeri girdiğimde Taehyung koridordan çıkıp yanıma gelmişti. "Hızlı geldin."

Yüzümdeki yaraları gördüğünde kaşlarını çattı. "Dostum, ne oldu sana böyle?" Nefes nefese "Soojin nerede?" diye sordum. Taehyung "Kaşına bakmamız," derken sözünü kestim. "Soojin nerede Taehyung?"

Taehyung'un gözlerinden üzgün olduğu anlaşılıyordu. "Ortalığı dağıttı, şimdi yatağında yatıyor."

Derin bir nefes alıp Soojin'in odasına doğru yürüdüm. Kapısı kapalıydı, iki kere tıklatmış ve ses gelmeyince yavaşça kapıyı açıp içeri girmiştim. Arkası dönük, yatağında uzanıyordu. Odasında bakışlarımı gezdirdiğimde bütün eşyalarını darmadağın ettiğini görmüştüm.

Kapısını kapatıp yatağının yanına oturdum yavaşça. Uzun, kömür siyahı saçlarını hafifçe okşarken "Güzelim," dedim. Sesim çok güçsüz çıkmıştı. "Uyumadığını biliyorum."

Yine de sesini çıkarmamıştı. Derin bir nefes verip "Özür dilerim, böyle olacağını bilsem burada olurdum." dedim. Soojin yavaşça yatakta dönüp kafasını bana çevirmişti.

"O boktan yatılı okulda her günüm işkence gibi geçiyor," demişti. Kelimeleri zorlukla çıkartıyordu ağzından. O da kendini ifade etmekte iyi değildi, tıpkı benim gibi. "En azından eve geldiğimde burada olmana ihtiyacım vardı, abi."

Kendimi bok gibi hissetmiştim. Birden fazla işte çalışıyordum, fakat hayatta en ciddiye aldığım işim abilikti. Soojin'i korumak, Soojin'i kollamak... Yaşadığımız travmadan sonra onu normal bir genç kızmış gibi hissettirebilmek...

En önemlisi de hastalığı nüksettiğinde yanında olmalıydım.

Soojin siyah gözlerini bana dikmiş, bir cevap bekliyordu. İkimizin de ten rengi beyazdı ama böyle zamanlarda iyice beyazlaşırdı o. Küçük, yuvarlak burnumuz aynıydı ama onun dudakları çok dolgundu, tıpkı annemizinki gibi.

love maze Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin