Aradan iki hafta geçmişti. Jimin'le beraber olalı neredeyse bir ay olacaktı ve ben hâlen buna inanamıyordum. Neredeyse hep benimleydi. Çalıştığım günler bile çıkış saatimde geliyordu yanıma. Okula giderken elimi tutuyordu heyecanla. Okuldaki herkes birlikte olduğumuzu öğrenmişti. Herkes bizi düşman bildiği için şaşkın gözlerle bakıyorlardı bize. Jimin popüler olduğundan insanlar artık bana onun sevgilisi gözüyle bakıyor, yanımdan geçerken inceliyorlardı. Onunla beraber olmak isteyen kızların benden hiç hoşlanmadığı barizdi fakat umrumda değildi bu, hatta bana attıkları kıskanç bakışlar hoşuma bile gidiyordu.
Her şey öyle güzel ilerliyordu ki sorun eksik olmayan hayatımın birden böyle tıkırında gitmeye başlamasına şaşırıyordum. Takıntılı, hep en kötüyü düşünen tarafım bir şey çıkacağından endişe ediyordu. Kuruntu yaptığımı düşünüyor, kendi kendime kızıyordum fakat o yanımı dinlemeliymişim aslında.
O gün işten çıkıp Jimin'lere gidecektim. Bunun için önceki günden sözleşmiştik. Fakat evinin önüne geldiğimde kapıda bir çift erkek ayakkabısı görmemle içime kurt düşmüştü. Kapının otomatiğinin şifresini girip içeriye adım attığımda salondan gelen kahkaha sesleriyle kanım donmuştu.
Duyduğum sesin yanlış olduğunu düşünmüş, inkar etmek istemiştim. Her şey bu kadar iyi gidiyorken burada olamazdı. Salona yaklaştıkça ellerimi sıkmıştım.Kapıdan girip içeri baktığımda tüylerim diken diken olmuştu.
Hoseok'tu bu, yanılmamıştım.
Eskiden olsa görmek için kuduracağım, fakat şimdi sadece sinirlerimi bozan gülüşü vardı yüzünde. Jimin'le konuşuyordu. Ve dahası, Jimin gözlerinin kısılıp kaybolmasına neden olan gülümsemesiyle bakıyordu ona. Bu öyle gücüme gitmişti ki daha önce Jimin'i kimseden böyle kıskandığımı hatırlamıyordum.
Ne ironiydi ama. Bir zamanlar Jimin'i sevmeyişimin en büyük nedeni Hoseok'u ondan kıskanmamken şimdi Jimin'i onunla paylaşmak istemiyordum. Fakat emindim ki eskiden Hoseok'a karşı hissettiğim bu şeyler Jimin'e olanların yanında hiçbir şeydi. Resmen sinirden avuç içlerim kaşınıyor, ensem ısınıyordu.
Gördüklerimi sindirmeye çalışırken Hoseok'un gözleri bana çevrilmişti. Gözlerimiz buluştuğunda yüzünde en ufak bir şaşkınlık ifadesi bulunmayışından anlamıştım ki, zaten tek istediği beni görmekti. Yüzündeki gülümsemenin bozulmamasının aksine gözlerindeki tehditdkâr bakışlar daha da sinirlenmeme yol açmıştı.
Jimin de başını çevirip beni gördüğünde kocaman gülümsemişti. Ayağa sıçrayıp koşarak yanıma gelirken "Yoongi!" demişti neşeli sesiyle. Kollarını boynuma doladığında saçlarının elma kokusu burnuma dolmuş, biraz olsun kaslarımın gevşemesini sağlamıştı. Sıktığım yumruklarımı gevşetip ona sıkıca sarıldığımda Hoseok da bizi izliyordu. Gözlerinden ne düşündüğünü anlayamıyordum. Sadece dimdik bakıyordu bana. Bu hem sinir bozucu, hem ürkütücüydü.
Jimin geri çekilip elimi tutup çekiştirerek "Gel, gel bak seni kimle tanıştıracağım." demişti gülerek.
Ellerimin terlediğini hissediyordum.
Jimin Hoseok'u göstermişti eliyle. "Erkek arkadaşım bak bu Hoseok hyung. Hyung bak bu da erkek arkadaşım."
Hoseok oturduğu yerden kalkıp bana elini uzattığında şaşırmıştım. Jimin'in anlamaması için uzattığı elini sıktım. Jimin "Hobi hyung bana sürpriz yapmak istemiş
Siz zaten illa ki tanıyorsunuzdur birbirinizi, sonuçta aynı okuldaydık." demişti.Hoseok başını onaylar gibi sallamış, "Evet tanıyorum onu." demişti. Sesini yeniden duymak beni çok geriyordu.
Daha sonra oturmuştuk. Genelde sadece Jimin'le Hoseok konuşuyordu. Jimin'in tüm ilgisi onun üzerindeydi ve o kadar sinirliydim ki yumruklarımı sıkmaktan ellerim ağrımıştı. Gülüşüyorlar, eski hatıralarından bahsediyorlardı. Ve Hoseok'un gözleri arada üzerimde dolaşıyordu. Ne düşündüğünü asla hissetirmeyen bir ifadesi vardı. Sinirden delirmek üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love maze
Fanfictionlabirentte kaybolduk elimi tut birbirimizi kaybedemeyiz • yoonmin 140119