Jimin'le beraber olalı üç ay olmuştu. Ondan nefret ettiğimi sandığım koskoca üç yılın ardından, birbirimizi bulalı üç ay olmuştu.
Her şey öyle güzel gidiyordu ki hayatımın bir anda böyle değişmesine ayak uydurmaya çalışıyordum. Beni değiştiriyordu, düzenimi değiştiriyordu ve ben bundan fazlasıyla memnundum. Onunla olduğum zamanlarda tamamen kendim gibi hissediyordum. Ona daha fazla aşık olamam dediğim her seferinde beni kendine daha fazla aşık ediyordu.
O gün Namjoon, Seokjin ve Jungkook'la birlikte her zaman geldiğimiz bara gelmiştik. Namjoon, Seokjin ve Jungkook karşımızda; Jimin de benim yanımdaydı. Kolumu omuzuna atmıştım, hafifçe göğsüme yaslanmıştı ve sessizce elindeki içkiyi yudumluyordu. Böyle olduğumuz zamanlar çok güzeldi. Kollarım arasındaydı, konuşmasak da dakikada bir birbirimize yaptığımız dokunuşlarla anlaşıyorduk. Başını yasladığı göğsümden kalp atışlarımı duyabiliyor muydu?
Seokjin "Wheein'i de davet ettim." dediğinde Jimin'in gerildiğini hissetmiştim.
"Ne?"
Namjoon gülümseyerek "Size bir şey söyleyeceğiz." dedi. Seokjin'e baktı ve birbirlerine gülümsediler. "Herkesin burada olması gerek. Bu küslük çok uzadı."
Jimin bir şey söylememişti ama gerginliğini hissedebiliyordum. İçkisinden üst üste birkaç yudum alıp bardağı masaya bıraktı. Onu rahatlatmak için yavaşça kollarını okşayıp kulağına "Her şey iyi olacak, ben buradayım." diye fısıldadım. Terlediği için nemlenip alnına yapışmış saçlarından ellerimi geçirip okşadım. Başını yavaşça geriye çevirip gözlerime bakmıştı. Saçlarına minik bir öpücük bırakıp güzel kokusunu içime çektim. Jimin mayışır gibi olup gözlerini kapatmıştı. Başını boyun girintime yatırıp hafifçe sürtündüğünde kalbim tekledi.
Vakit Jungkook'un Namjoon'u sinir etmesiyle ve onların atışmalarıyla geçip gidiyordu. Hepimizin biraz çakırkeyif olduğu zaman Wheein'in mekândan içeri girdiğini görmüştüm. Başta tanıyamamıştım bile çünkü tamamen farklı biri gibi görünüyordu. Eskiden upuzun olan kızıl kahve saçlarını kısacık kestirip sarıya boyamıştı. Hep giydiği elbiselerin yerini daha maskülen bir tarz almıştı. Bizi gördüğünde emin adımlarla yanımıza yürüdü. Jimin'in de onu gördüğünü yavaşça kollarımın arasından çıkmasıyla anladım. Ona karşı hâlen suçlu hissediyordu.
Wheein masamızın yanına geldiğinde Namjoon ayağa kalkıp ona sarılmıştı. Jungkook ikisi sarılırken "Ben de!" diye bağırıp ikisine birden sarılmıştı. Jimin onlara bakamıyordu, başını yere eğmişti. Masanın altından elini tutup hafifçe sıktım.
Daha sonra Wheein önce Seokjin'e, sonra da bana bakıp "Merhaba," dedi. Biz aynı şekilde karşılık verdiğimizde Jimin'e döndü bakışları. Jimin de kendine baktığını hissedince başını kaldırıp bakışlarına karşılık vermişti.
Wheein masanın yanından dolaşıp Jimin'in yanına oturdu. Kollarını boynuna doladığında rahatlamıştım. Jimin de hiç beklemeden sıkıca sarıldı ona.
"Özür dilerim," dedi Wheein. "Özür dilerim, seni çok kırdım."
Jimin'in sesi ağlayacak gibiydi. "Asıl ben seni kırdım. Özür dilerim Wheein, affedebilecek misin beni?"
"Affettim bile."
Jimin geri çekilip "Saçlarını beğendim." dedi gülümseyerek. "Animelerdeki kızlara benzemişsin."
Wheein gülerek Jimin'in yeni boyattığı turuncu saçlarını karıştırmıştı. "Gerçekten mii? Ben de seninkileri beğendim. Portakallı lolipopa benzemişsin."
Seokjin öksürür gibi yaptığında ona döndük.
"Bu gecenin yıldızı namjin çifti tamam mı? Bize odaklanın, Jimin rol çalma. Çok önemli bir şey söyleyeceğiz size."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love maze
Fanfictionlabirentte kaybolduk elimi tut birbirimizi kaybedemeyiz • yoonmin 140119