Bir hafta sonrasında durumda bir değişiklik yoktu. Okula ve işe gidip gelmeye devam ediyordum. Okulda bazen Jimin'le gözlerimiz kesişiyordu. Üzgün olduğunu görebiliyordum ama derdini hiç anlayamıyordum. Ben de üzgündüm, bir haftada Jimin kendine çok alıştırmıştı beni. Sanki hayat devam ediyordu ama ben bir türlü yakalayamıyordum.
İşte de çok dalgındım. Bir şeyler kırmak, yanlış sipariş almak hiç benlik şeyler değildi. O gün de yine bir şeyleri karıştırdığımda Jin beni kenara çekmişti. "Sen iyi misini?"
"İyiyim," dedim. "Neden iyi olmayayım?"
"İyi görünmüyorsun Yoongi. Jimin'le aranız mı bozuk?"
Sinirle "Jimin ne alaka?" deyip uzaklaşmıştım. Ama Jimin'le alakalıydı her şey. Bir haftadır zihnimin onunla meşgul olmadığı an yoktu.
O gün eve erken gitmek istediğimden Jin'le mesailerimizi değiştirmiştik. Ben işten çıkarken, Jin de molasında Namjoon ile akşam yemeğine çıkacaktı. Namjoon geldiğinde Jin'in beline sarılıp yanağından öpmüştü. Bacağındaki alçı çıkarılmıştı ve biraz aksasa da yürüyebiliyordu.
Giderken beni de bırakmayı teklif ettiklerinde hayır demedim. Arabadan indiğimde "Görüşürüz," deyip binaya girmiştim. Tek istediğim biraz uyumaktı.
Anahtarla kapıyı açtım çünkü o saatte Taehyung çalışıyor olmalıydı, Soojin'se yarın geliyordu. Yani böyle olmalıydı fakat evden sesler geldiğini duyunca kaşlarımı çattım.
"Soojin?" diye seslendim. Salona girdiğimde görmeyi beklediğim son kişi bile değildi Jimin.
Ağzım şaşkınlıkla açılırken onların da benden hiçbir farkı yoktu. Soojin'in gözleri korkuyla büyümüştü. Dolu gözlerinden ve ifadesinden az önce ağladığını anlayabiliyordum.
Soojin ayağa kalkıp "Abi, sen gece çalışmıyor muydun bugün?" dedi telaşla. Olanlara bir anlam vermeye çalışıyordum fakat aklıma hiçbir senaryo gelmiyordu.
"Senin ne işin var burada?" derken Jimin'e baktım. Dudağının kenarı patlamıştı ve yaranın üzerine buz torbası tutuyordu. Ne yapacağını bilemiyor gibi bir Soojin'e, bir bana bakıyordu.
"Ona anlatmalıyız Soojin." dedi kısık bir sesle. Soojin tekrar ağlamaya başlamıştı ve ben kafayı yemek üzereydim.
"Neyi anlatmalısınız? Soojin sana bir şey mi oldu? Ayrıca siz nereden tanıyorsunuz birbirinizi?"
Soojin sadece ağlıyordu ama o kolay ağlayan bir kız değildi. Bunu bildiğimden iyice endişeleniyordum.
Jimin "Dinle Yoongi," dedi. "Benim evime giden yol Soojin'in okulundan geçiyor, ben de eve gidiyordum. Onu orada gördüm ama kardeşin olduğunu bilmiyordum. Yanında bir çocuk vardı ve onu..."
Jimin Soojin'e baktığı zaman gözleri buluşmuş, Soojin başını iki yana sallamıştı.
"Ne Jimin?!" diye bağırmıştım. "Ne yapıyordu?!"
"Onu rahatsız ediyordu. Bağrıştıklarını görünce yanlarına gittim ve çocuğu biraz patakladım işte."
Duyduklarımla Soojin'e baktım. Vereceğim tepkiden çekiniyordu.
"Ne zamandır seni rahatsız ediyordu?"
"Bir aydır," diye fısıldamıştı başını öne eğip.
Bir aydır bu durumdan nasıl haberim olmazdı? Ben dünyadaki en kötü abiydim.
"Neden bana söylemedin?"
Elinin tersiyle gözlerini silerken burnunu çekti. "Be-ben... bilmiyorum kendim halledebilirim sandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love maze
Fanfictionlabirentte kaybolduk elimi tut birbirimizi kaybedemeyiz • yoonmin 140119