19

4.8K 500 421
                                    

Hoseok'un gelişinin ertesi günüydü. Çalıştığım bir gün olmasına rağmen molamda Jimin'i arayıp buluşmak istemiştim, özlemiştim çünkü. Fakat o gün Hoseok'u gezdireceğine dair söz verdiğini söylediğinde sinirlerim bozulmuştu. Hoseok'un yanında olması beni çok rahatsız ediyordu. Ona hiç güvenmememin yanı sıra Jimin'i de kıskanıyordum.

Telefonda özür dilemiş, telafi edeceğini söyleyip gönlümü almaya çalışmıştı ama yine de sinirliydim. İşten çıkış saatim gelene kadar saatli bomba gibiydim, terör estirip durmuştum. Çıktığımda taksiye binmek yerine yürüyüp stres atmanın rahatlatabileceğini düşünerek soğuk havada eve doğru yürümeye başlamıştım.

Yürürken aklımda sadece Jimin vardı. Onunla en kısa sürede konuşmam gerekiyordu. Daha fazla uzattıkça onu kaybetme ihtimalim artıyordu. Buna dayanamazdım.

Bu düşüncelerle boğuşarak evime giden dar sokaklardan birinde yürüyordum. Sokak lambalarının sık olmadığı, karanlık bir bölgeydi. Takip edildiğim hissine kapılınca ortamdan dolayı zihnimin bir oyunu olduğunu düşünüp yürümeye devam etmiştim. Bu his geçmediğindeyse arkamı dönmüş, duraksayıp etrafı kontrol etmiştim. Uzun yolun kenarında yalnızca çöp torbalarını karıştıran bir kedi vardı.

Tekrar önüme döndüğümde Hoseok'la burun buruna gelmem ve küfrümün boş sokakta yankılanması bir olmuştu.

"Siktir!"

Kalbim gümbür gümbür atıyordu. Sık sık bu kadar korkmazdım. Hoseok'un ürkütücü bir gülümsemeyle bana bakışı, parlayan gözleri korku filmindeymişim gibi hissetmeme neden oluyordu.

"Merhaba Yoongi."

Sinirle solurken "Aptal piç," diye tıslamıştım. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

Omuzlarını silkmişti. "Seninle konuşmak istedim."

Yumruklarımı sıkıp suratına baktım bir süre. Dengesizliği yüzünden ne yapacağını kestiremiyordum. Onu oracıkta dövmek istiyordum.

"Derdin ne Hoseok?"

"Jimin'le konuşmamışsın." demişti. Çıt çıkmayan karanlık sokakta onunla yalnız olmak gerilmeme neden oluyordu.

"Konuşacağım, zamanı gelince."

"Sen konuşmazsan ben yapacağım."

"Ne?" dedim sinirle. "Benim konuşmamı istediğini söylemiştin."

"Söylemedim." dediğinde sinirden gülmüştüm. Benimle dalga geçiyor olmalıydı.

Kelimeleri vurgulayarak "Hoseok," dedim. "Onunla konuşmamı istediğini söyledin. En kısa zamanda hem de."

Dudakları kıvırılırken gözlerinden korkunç bir ifade geçince ürpermiştim.

"Söylemedim."

Söylediği hâlde söylemedim diyordu. Üstelik bunu derken kendinden çok emindi.

Ben ne diyeceğimi bilemez hâlde ona bakıyorken "Jimin bütün gün senden bahsetti." demişti.

"Seni özlediğini söyleyip durdu."

Jimin'in kalbimi titreten ismini onun dudaklarından duymak öfkeme öfke katıyordu.

Omuzlarından ittirip "Sen kaçıksın," demiştim öfkeyle.

"Senin tedavi olman gerek!"

O an Hoseok'un eli ceketinin cebine gitmiş, minik bir çakı çıkarıp düğmesine basarak boynuma doğrultmuştu.

"Bir daha söyle." dedi tehditkâr bir tonla.

Nefes alış verişlerim kulağımın hemen altına dayalı keskin çakıyla hızlanıyordu. Biraz daha bastırsa kanımı akıtabilirdi. Daha önce pek çok kavgaya karışmıştım ama karşımda onun gibi bir manyak varken ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum.

love maze Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin