Sabah odaya giren ışıklarla gözlerimi yavaşça açmıştım. Normalde uyandığımda huysuz olurdum ama o sabah huysuz olmama imkan yoktu çünkü her yer Jimin kokuyordu. Dün geceki görüntüler zihnime düşünce kalbim hızla çarpmaya başlamıştı.
Başımı çevirip Jimin'e bakınca onun çoktan uyandığını görmüştüm. Kollarını başının altına koymuş, başını yan çevirmiş komidinin üstündeki fotoğrafa bakıyordu. Hoseok'la fotoğrafına.
Yüzü donuktu, ne düşündüğünü anlayamıyordum. Yaşadıklarımızdan pişman olmuş olma ihtimali beni korkutuyordu. Beni fark etmesin diye nefes bile almadan onu izlemiştim. Yastığa dökülen kabarık sarı saçları, yüzündeki düşünceli ifadeyle çok güzeldi. Bir süre sonra ona baktığımı hissetmiş olacak ki başını bana çevirmişti. Hafifçe gülümseyip "Uyandın mı?" dedi. Buruktu gülümsemesi, içim acıyordu. "Neden ses çıkarmadın?"
"Seni izlemek istedim, çok güzelsin." dediğimde gülmüştü. Yatakta kayıp bana yaklaştı. Kollarımı açtığımda gelip başını göğsüme yasladı, ben de kollarımı sardım ona. Yumuşak saçlarından parmaklarımı geçirerek okşarken "Ne düşünüyorsun?" diye sordum.
"Dün geceyi," derken hafifçe pembeleşen yanakları ölmek istememe neden oluyordu. Dünkü cüretkâr halleri gitmişti. "Bence çok güzeldi, sence?"
"Evet, çok güzeldi." diye onayladım, ardından ekledim. "Jimin, beni affettin mi?"
Gözlerini kaçırıp bakışlarını göğsüme indirmişti. Bu olayın onun içinde hep bir yara olarak kalacağının farkındaydım. Bu yüzden kendimden nefret ediyordum.
"Hoseok'u düşündüm bir de." deyip sorduğum soruya cevap vermemişti. Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. İçimdeki bu berbat his kıskançlık mıydı yoksa üzüntü müydü?
"Dün eve geldiğimde biraz tartıştık ve onu kovdum," dedi. "Nereye gitmiştir ne yapmıştır hiç bilmiyorum. Berbat hissediyorum kendimi."
"O iyi biri değil Jimin, kendini onun için üzme. Sandığın kişi değildi." demiştim üzüldüğünü göre göre.
Biraz bekledi, ardından "Belki de ben sandığım kişi değilim." demişti. "İki dostumu üst üste kaybettim. Belki de ben hatalıyımdır da görmek istemiyorumdur?"
"Jimin-" diye itiraz etmek istedim ama beni dinlemedi. "Neden arkadaşlarımı kaybedip duruyorum?"
"Bu senin hatan değil tamam mı? Hayatına girdiğimden beri tüm düzenini ben bozdum." dedim. "Wheein'le hiç görüşmemeliydim. Sana olan inadımdan yaptım. Hoseok'u da sana daha önce söylemeliydim."
Gözleri dolduğunda hemen dibimdeki yüzüne uzanıp yumuşak yanaklarını okşadım. "Bir suçlu varsa o benim, sen değil."
"Hoseok'u seviyor muydun?" diye sorarken gözlerime bakamamıştı. Buna kafayı taktığını biliyordum.
"O sadece bir takıntıydı. Aramızda duygusal bir şey olmadı hiç. Hem o hep seni sevdi zaten." derken sesim kısılmıştı.
Jimin'in gözlerinden bir damla yaş süzüldüğünde parmağımla yanağını sildim.
"Ben hiç anlayamadım ki," dedi. "Hep abim gibi olduğunu sanmıştım. Senden hiç bahsetmedi. Tanıştığınızı bile anlayamadım."
"O çok kurnazdı Jimin."
"Kötü hissettirmiş olmalı." dedi. "Sevgilinin başkasına aşık olduğunu söyleyip senden ayrılması. Kalbini kırmış olmalı Yoongi, çok üzgünüm."
"Umrumda değil, onların hiçbiri gerçek değildi. Kalp kırıklığı dediğini dün Hoseok'a inat seninle çıktığımı söylediğinde yaşadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love maze
Fanfictionlabirentte kaybolduk elimi tut birbirimizi kaybedemeyiz • yoonmin 140119