Jimin'le birlikte uyuduğumuz Roma gecesi, saçlarından burnuma dolan elma kokusunun gerçek olup olmadığına bakmak için defalarca gözlerimi açmıştım. Uyurken bacaklarını karnına çekmişti. Kahkülleri iyice uzamış saçları dağılmıştı. Yüzünde huzurlu bir ifade ile yan yatmış uyuyordu ne zaman baksam. Sabah olup da yavaşça gözlerimi araladığımda ise yanımda olmadığını görünce huysuzlanmıştım.
Gözlerime dolan ışık yüzünden yatakta doğrulup ellerimle gözlerimi ovaladım. Odanın içinde gözlerimi gezdirdiğimde Jimin'in dış kapıyı aralamış birileriyle konuştuğunu görmüştüm. Tanrım, üstünde bornoz mu vardı onun?
Gözlerimi kırpıştırarak arkasına bakarken kıkırdaşan kız sesleri doldu kulağıma. İkinci kez böyle uyanmanın verdiği huzursuzlukla kaşlarımı çattım. Dediklerini anlamıyordum çünkü fısıldaşıyorlardı.
Birkaç dakika sonunda Jimin kapıyı kapatabildiğinde uyandığımı gördü. "Aa, uyanmışsın hyung."
Dik dik ona bakmaya devam ettim. Bornozun ön kısmı göğsünü açıkta bırakıyordu ve ıslak sarı saçlarıyla boynundan süzülen su damlacıkları dikkatimi çekmişti.
"Kimdi onlar?" dedim yeni uyandığımdan boğuk ve huysuz çıkan sesimle
"Onlar mı? Ha, kızlar nasıl olduğumu merak etmişler de."
"Ve sen de onları bornozla karşılamaya karar verdin?"
Jimin kaşlarını kaldırarak baktı bana, ardından güldü. Islak saçlarıyla gülen Park Jimin'e alışık değildim hiç.
"Aslında kızlar seninle kaldığımdan dolayı benim için endişelenmiş."
Kaşlarımı çatarak "Nedenmiş o?" dedim.
"Yoongi oppa canını sıkıyorsa yanımıza gelebilirsin dediler."
Sinirlerim tepeme çıkmıştı işte. "Neden canını sıkacakmışım?"
Gülmüştü yine. "Hyung, senden korkuyorlar işte. Biraz ürkütücü ve huysuz olduğunu kabul etmelisin."
"Hah, ürkütücü ve huysuz öyle mi?" demiş, ardından ayağa kalkmıştım. "Belki benim gibi huysuz bir adamla değil de o güzel kızlarla uyumalısın ha?"
Yanından geçip dolaptan kıyafetlerimi alırken Jimin bana dönüp "Ben öyle mi dedim yani?" dedi kaşlarını çatarak.
"Boşver, huysuzum ya sonuçta yine huysuzluk ediyorum."
"Evet huysuzsun, yoktan yere tartışma çıkarıyorsun yine."
"Tamam Jimin," deyip banyoya girmiş, kapıyı ardımdan kapatmıştım. Onu giyinirken çıplak görmek istemediğim için en sağlıklısı bu olmuştu.
İçimi yakan bu his neydi böyle? Jin'in hep yakındığı kıskançlık bu muydu? Jimin'i o kızlardan kıskanmıştım cidden.
Sıcak suyu açıp duş almıştım on dakika. Banyoda giyinip odaya tekrar çıktığımda Jimin saçlarını düzeltiyordu. Üstünde siyah, dizleri yırtık bir kot ve koyu yeşil bir gömlek vardı.
Yanından geçip mutfağa gittiğimde bana bakmadı bile. Buzdolabına bakıp yiyecek bir şeyler bulma umuduyla karıştırdım. Mısır gevreği ve kahve bulduğumda onları çıkarıp hazırlamaya başlamıştım.
Kendim için bir tabak katıp kahve de koymuş, Jimin'e de aynısından yapmıştım. Çağırmama gerek kalmadan gelip yemesini ümit ediyordum ve gelmişti de. Karşımdaki sandalyeye oturup kahvesini içerken teşekkür etmişti, ben de başımı sallamıştım.
"Öğretmenler bugün istediğimiz gibi gezebileceğimizi, önümüzdeki günler herkesin bölüm seminerlerine gideceğini mesaj atmış."
"Öyle mi?" dedim. Ona hâlâ istemsizce sinirliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love maze
Fanfictionlabirentte kaybolduk elimi tut birbirimizi kaybedemeyiz • yoonmin 140119