O sabah her zamanki gibi çirkin alarm sesiyle uyanmamıştım. Yüzümde dolaşan minik parmaklarla uyandırmıştı beni. Yavaşça gözlerimi açtığımda dün gece akıttığı gözyaşları yüzünden şişmiş gözlerini görmüştüm. Karşımda benim gibi yastığa yan şekilde uzanmıştı. Bir elini başının altına yaslamış, diğer eliyle yanaklarıma hafif hafif dokunuyordu. Gözlerimi açtığımı görünce elini hemen geri çekmiş, "Özür dilerim. Uyandırmak istememiştim." demişti. Sesi yeni uyanışının etkisiyle boğuk çıkıyordu. "Çillerine dokunmak istedim sadece."
Güzelliği karşısında söyleyecek kelime bulamıyor, adeta tıkanıyordum. Gülümsemeye çalışarak "Ne zamandır uyanıksın?" diye sordum.
"Yarım saat olmalı."
Ellerimle gözlerimi ovuşturarak "Neden uyandırmadın beni?" dedim. Bunun üzerine yüzünde mahcup bir ifade belirmişti.
"Üzgünüm, işe mi gitmen gerekiyordu? Çok güzel uyuyordun kıyamadım. Geç mi kaldın?"
Ona doğru dönüp saçlarını okşarken "Jimin," dedim. "Hiçbir yere gitmiyorum. Bugün boş günüm, seninleyim."
Hafifçe gülümseyerek "Öyle mi?" demişti. Hâlen durgun ve üzgün olduğunu görebiliyordum. Bugün yanında olup onu iyi hissettirmek istiyordum.
"Aç mısın?"
"Hayır,"
Yatakta doğrulup örtüyü üstümüzden atarken "Sana sorsak zaten hiçbir zaman aç değilsin." diye mırıldandım. Yediklerine hiç dikkat etmiyordu. Zaten çok zayıftı, birisi ona yemek yemesi gerektiğini hatırlatmasa unutabiliyordu.
Kalktığımda o da benimle birlikte kalkmıştı. Giysi dolabımdan bir kazak ve eşofman altı çıkarıp kenara koydum.
"Üstüne rahat bir şeyler giy. Banyoyu kullanmak istersen zaten ev üç odalı, bulman zor olmaz."
Hafifçe güldüğünde kendimi biraz olsun iyi hissettim. "Ben kahvaltı hazırlıyorum."
Odadan çıkıp banyoda dişlerimi fırçaladım, ardından mutfağa yöneldim. Yiyecek bir şeyler hazırlayıp kendim için çay yaparken Jimin'in çay sevmediğini hatırlayıp ona kahve yapmıştım. On beş dakika kadar sonra masaya bardaklarımızı koyarken Jimin gelmişti. Saçları duş aldığı için ıslaktı. Verdiğim kıyafetleri giymişti üstüne.
Hazırladığım şeylere bakıp "Yoongi, ben bu kadar yiyemem ki." dedi. Kolundan tutup sandalyeye oturttum onu. "Yemeye çalış."
Ben de karşısına oturduğumda isteksiz bir şekilde tabağından bir lokma almıştı. Bir süre konuşmadan yemiştik sadece. Sessizliği bozan Jimin olmuştu.
"Yılbaşında ne yapıyorsun?"
Yılbaşı tamamen aklımdan çıkmıştı. Bir ay kalmıştı neredeyse.
"Ya çalışıyor olurum, izin verirlerse de Jin'lerle bir şeyler yaparız genelde." dedim. "Sen ne planlıyorsun? İstersen beraber olabiliriz."
Başını önüne eğip yemeğiyle oynarken "Annem Busan'a gitmem için ısrar ediyor." dedi. "Ama hiç gitmek istemiyorum."
"Neden?" diye sordum.
Başını kaldırmadan "Ailemle aram pek iyi değil." demişti sadece. Buna şaşırmıştım çünkü nedense Jimin'in hayatındaki her ayrıntıyı mükemmel sanıyordum o ana kadar. Ailesinin zengin olduğunu biliyordum, zaten bunu anlamak hiç zor değildi. Yaşadığı evi görmüştüm.
Nedenini merak etsem de kurcalamadım. Sorularla canını sıkmak istemiyordum. Zaten dünden beri yeterince üzülmüştü.
Sessizce kahvaltımızı bitirmiştik. Jimin masayı toplamama yardım ederken "Ne yapmak istersin bugün?" dedim ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love maze
Fanfictionlabirentte kaybolduk elimi tut birbirimizi kaybedemeyiz • yoonmin 140119