Şirkete döndüğümüzde hepimiz çok yorgunduk. Odama koşup, yatağıma atlamamak için kendimi zor tutuyordum. Onlara öğüt vermekten çenem ağrımıştı. Kimsenin konuşmaya gücü kalmamıştı.
Kapıdan içeriye girdik, asansöre binip yukarıya çıktık. Kimse birbirine 'İyi geceler.' bile demedi, direk kendini odasına attı herkes. Ben de tam odamın kapısını açacaktım ki Lee Seon Ah'ı bana koşarken gördüm. Ve kapıyı açamadan öylece kalakaldım. ''Melis, bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm ama dans odasını temizlemen gerekiyor.''dedi. Ben şaşırmıştım çünkü buraya bir makyöz olarak gelmiştim ne menajer ne de temizlikçi olmak için gelmemiştim. ''Biliyorum, sen buranın temizlikçisi değilsin ama inan bana bu emirleri ben vermiyorum, Melis.'' Ben hiçbir şey demeden Lee Seon Ah'ın elindeki anahtarı aldım ve sürünerek odaya gittim. Herhalde yeniyim diye böyle yapıyorlar diye düşünmeye başladım moralimi bozmamak için. Odaya vardım ve kapıyı açtım. Lambaları yaktım ''Kaç aydır burayı temizlemiyorlar acaba?'' diye söylendim. Lee Seon Ah'ın bana verdiği malzemelerle temizlik yapmaya başladım. Hiç bitmeyecek gibiydi her yerden bir toz çıkıyordu. Canım sıkılmaya başlamıştı. Aklıma bir fikir geldi ve müzik açmaya karar verdim en azından zaman hızlı geçer diye düşündüm. En sevdiğim ve dansını bildiğim müzikleri açıyordum, birden nerede olduğumu unuttum ve dans etmeye başladım. Kendimi evimde, odamda dans edermiş gibi hissettim. Her zaman özgürce dans ettiğim ve beni kimsenin görüp, azarlamadığı yerdeymiş gibi... Hem dans ediyor, hem temizlik yapıyor, arada da şarkıyı söylüyordum. Aynada bir şeyin kıpırdadığını hissettim ve aynaya baktığımda birisini gördüm. Korkudan elimdeki her şeyi yere düşürdüm. Yerler ıslak olduğu için ben de yere düştüm. Bu Jungkook'tu, derin bir nefes aldım. ''İyi misin?'' diyerek hızlıca yanıma geldi. ''Evet iyiyim de, sen napıyorsun burda? Ödümü kopardın.''dedim. ''Işığın açık olduğunu ve müzik sesini duyunca merak ettim, kontrol etmek için geldim. Hem burası bizim dans odamız sana mı sorucam girip çıkarken?'' Ben ise ona aldırış etmedim ''O kadar duyuluyor mu ya..'' dedim ve ayağa kalkıp telefonumu aldım, müziği kapadım.
Jungkook aniden ''Dans etmeyi biliyor muydun sen? Woahh şaşırdım.'' dedi hayret içinde. ''Dans ettiğimi de mi gördün. Ahhh!'' ''Sakın kimseye söyleme, lütfennn.'' dedim. ''Ne var ki bunda, ayrıca güzel dans ediyordun.''dedi. Biraz utanmıştım konuyu değiştirmeye çalışarak ''Neyse daha çok işim var.'' dedim ve onu kapıya doğru ittim, çıkmıyordu. Gözlerine bakıp ''Çıkmıyor musun?'' dedim. O ise yanımdan öylece geçti, koltuğa oturdu ve beni izlemeye başladı. Biraz onu izledikten sonra gözlerimi devirip işime devam ettim. ''Ya, gözlerini mi devirdin sen? Hemde bana , abine.'' ''Abi mi?''dedim ve gülerek yerleri silmeye devam ettim. O ise hala söyleniyordu. Yine müziği açtım böylece onu duymazdım... Yarım saat sonra işim bitmişti, her tarafım ağrıyordu. Odadan çıktım, lambaları kapadım, tam kapıyı kitleyecektim ki aklıma Jungkook geldi. Napıyordu hala orda. Odaya tekrar girdim ve lambayı açtım. ''Ya, hala napı...'' Uyumuştu. Yanına sessizce yaklaştım, biraz izledim. Fotoğrafını çeksem mi acaba diye düşündüm, tam telefonumu çıkaracaktım ki ''Napıyorum ben sapık mıyım?'' diye düşündüm ve telefonu cebime koydum. Jungkook birden gözlerini açtı ''Beni mi izliyordun?'' deyip göz kırptı. ''Yo ...Yok daha neler!'' dedim. Sebepsizce yanaklarım kızarmaya başlamıştı zaten beyaz tenliydim kesin fark ederdi. Yüzüne bile bakmadan koşarak kapıdan çıktım. Anahtarı kapının üstünde bırakmıştım, o kitlerdi herhalde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BTS'in Kızı
FanficBir kız BTS'ten ve hayallerinden vazgeçmiştir ama onun macerası daha yeni başlıyordur. Ayrıca bu hikaye bir smut'tur. Ama diğer smutlara benzemez:)