second luck: he's cute but literally a trouble-maker

3.8K 502 368
                                    

PARK JIMIN

"Vicdanım yok sanıyordum, en azından onunla konuşana değin."

"Benimle grup olmak istemediğini biliyorum, istersen tek çalışabiliriz. Benim için sıkıntı olmaz."

Çoğu zaman vicdanım yokmuşçasına hareketler sergilediğim olmuştur, mesela geçen senenin yazında çocuklarla dedemin çiftliğine gittiğimizde ve yaklaşık 2 haftamızı orada geçirdiğimizde, Jungkook bana ayrılan pastanın -en sevdiğim pastanın- hepsini yemişti ve ben onu acımadan bir gece boyunca ineklerin olduğu ahıra kitlemiştim, aynı şekilde başka bir zaman da Hoseok hyung ödevlerinin hepsini bana yaptırdığı için yağmurlu havada onu dışarıda bırakmış ve hasta olduğunda da ona bakmamış, sadece uyuklamakla yetinmiştim. Ciddi anlamda vicdanım bir gram dahi sızlamamıştı fakat tam da şu an boğazıma oturan yumrunun, Taehyung'un kırgın bakışları yüzünden olduğunu biliyordum. Onun yerinde olsam eve gidince ağlardım dedim ya, öğretmenimiz ikimizi bir grup yaptığındaki surat ifademi dışarıdan görmüş olsaydım, sadece eve gidince değil tüm gün boyunca ağlardım.

"Hayır-hayır öyle düşünme." elimdeki -onun- kalemini döndürdüm ve sıranın üzerine bıraktım. "Birlikte çalışmak kulağa kötü gelmiyor, yani şimdilik."

"Emin misin? Yani- istemediğimden değil ama başına kötü şeyler gelmesini istemiyorum."

"O konuyu dert etme," onun önüne serili birkaç renkli kalemden yeşil olanı alıp elimin üzerine bir tane 4 yapraklı yonca çizdim. "Şimdilik beni korur bu."

Taehyung tekrardan gülümsedi ve sanki aklına bir şey gelmiş gibi alelacele oturduğu yerden kalkarak sınıfın kapısına doğru yürümeye başladı. Aslında ona nereye gideceksin diye soracaktım ama bugünlük onunla aramdaki samimiyeti 1 dereceden 90 dereceye çıkardığım için kesinlikle şu anlık yeterliydi. Onda hissettiğim bir şey vardı- yani bilmiyorum, aslında ölesiye korkuyorum onun yanında durmaktan ve onunla arkadaş olmaktan ama aynı zamanda da nazik tavırları ve sıcak bakışları yüzünden de onunla arkadaşlık kurmak istiyorum. Öyle bir ikilemin ortasındayım ki, kendimi oradan çekip çıkaracak tek kişi yine kendim ve ben şu an Taehyung'un sırasında, onun kalemleriyle oturmaya devam ediyorum.

Onun kalemleriyle oturmamın sebebi ise yeni almış olduğum kalemlerim -bir sürü para harcamış olmama rağmen- soru çözerken teker teker kırılmıştı. İşi kötü şansa yormamak için kendimi nasıl paraladığımı bir bilseniz.. Taehyung o an ne yapacağını şaşırmıştı ve bana tüm kalemlerini uzatmıştı. Sadece iki saniye tanrım.. İki saniye bana karşı nazik olmayı bırakmalıydı.

Sınıfta bir süre başıboş oyalandıktan sonra, acıktığım için bizimkilerin yanına tam gidecekken Taehyung hızlı hızlı adımlarla -her yere çarparak ouch! az önce dizini sıraya çarptı- yanıma geldi dizinin acısını saklamaya çalışarak. Elinde iki tane sandviç vardı, birini benim önüme koyarak arkamdan geçip kendi sırasına oturdu. Sadece iki saniye tanrı aşkına.

"Benim yüzümden yemeğini yiyemedin ve düşündüm ki.. Sandviç sever misin?"

"....." diyecek tek kelimem yok, cidden yok.

"Yemeyecek misin? Sandviç sevmiyorsan değişti-"

"Hayır!" sesimin gereğinden yüksek çıktığını fark edince kısıkça öksürdüm. "Teşekkür ederim, sandviçi severim. Hiç gerek yok değiştirmene."

Tekrar ve tekrar ve tekrar gülümsedi bana. O önündeki sandviçini yavaş yavaş yanımda yerken, ben elime aldığım sandviçle 10 saniye kadar bakışmakla yetindim. Gözlerinde gördüğüm o heves ve parıltılar da neyin nesiydi böyle? Yeni bir arkadaş bulmuş küçük çocuklar gibiydi bakışları, hareketleri ve nazikliği. Hissettiğim tek şey vicdanımın sızlaması falan değildi-tamam o da vardı ama bu daha çok pişmanlık gibiydi; onunla bu zamana kadar arkadaş olmak adına bir adım bile atmamış olmamın, ona hep önyargılarımla ve şanssızlık bahanesiyle yakınlaşmamamın pişmanlığıydı. Bu his ağırca göğsüme oturdu, bu çocuk uzun zaman sonra ilk defa bana kendi düşüncelerimi sorgulatan tek kişiydi ve ben hâlâ onunla arkadaş olmaktan korktuğumu söylüyordum. Ben kesinlikle aptalın tekiyim.

lucky charm √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin