eleventh luck: jealous

3.3K 415 421
                                    

PARK JIMIN

"Buna hakkın olmadığını söylüyorsun ama yanılıyorsun Taehyung, çok yanılıyorsun."

Dean Lewis - Be Alright

"Kurt gibi acıktım, bizimkilerin yanına, kafeteryaya gidelim mi?"

Taehyung'la Hyungwon belasından kurtulduktan ve benim utanmazca dolaylı yoldan onun şansı olduğumu söylememden sonra daha fazla ders kaçırmamak adına sınıfa çıkmıştık fakat midemin gurultusu yüzünden yarım saat öncesindeki ölü gibi uzanmak isteyen bedenimi zorlukla yapıştığım sıramdan kaldırabilmiş ve peşime Taehyung'u da kaldırmıştım. Ona şansın benim dediğimden beri ara sıra göz ucuyla bana bakıp gülümsüyordu ki onu fark etmemem olanaksızdı çünkü ben de ona göz ucuyla bakmaya her yeltendiğimde gözlerimiz kesişiyordu. Utanmıyorum, hayır. Bu daha daha garip ve iç gıdıklayan bir his, daha önce dediğim gibi.

"Canım çikolata çekiyor, ondan da alalım ama." Taehyung yanımda benimle birlikte yürürken, cebindeki bozuk paraları elinin üstünde saya saya söylemişti bunu. Onun hakkında öğrendiğim diğer bir bilgi ise beyaz çikolata için canını bile verebileceğiydi, ciddiyim; paketini gördüğünde bile hamile kadınların aşermesi gibi beyaz çikolata diye sayıklıyor ve bu bana çok şirin geliyordu. Aslında artık onun hakkındaki her şey bana şirin geliyor ve ben bunu asla durduramıyorum ki durdurmak da istediğim söylenemez. Nasıl desem, utandığında kızaran yanaklarından tut, hafifçe ısırdığı açık pembe dudaklarına, mutlu olduğunda yıldızlar düşen gözlerinden tut, meraklandığında ovalleşen ağzına, olur olmadık yerlerde biten benlerine ve güldükçe yükselen elmacıklarına kadar, her şeyiyle şirindi Taehyung. Belki onu tanımam, fark etmem uzun sürdü ama ön yargılarımı ve korkularımı bir kenara fırlattığımda, aslında onunla yakın olmanın hiçbir pişmanlığını yaşamadığımı fark ettim; hayatıma hayalarımı yakan bir çorbayla girdi ve tüm şirinliğiyle oradan ayrılmaya hiç niyeti yok şimdi.

"Pekalâ, kendine çikolata alırken bana da tost alır mısın? Ben de bize sandalye tutayım yoksa hepsi birazdan kapılacak." Taehyung başını sallayarak kantin kısmına ilerlerken, ben de bizimkilerin çoktan kurulduğu ve yemeklerini bile bitirdikleri masaya doğru ağır adımlarla ilerledim. Çektiğim iki sandalyeyi hemen Namjoon hyungun yanına bıraktığımda, her birinin gözü beni buldu ve Namjoon hyung sıcak bir gülümsemeyle bana "Sonunda gelebildin." diye imalı imalı söylendi.

"Beni bu kadar özlediğinizi bilseydim, koşa koşa gelirdim."

"Taehyung'umu bırakabilirsem, gelirdim demek istedin herhalde." Seokjin hyung tek kaşını kaldırarak aynı dün Yoongi hyungun attığı rahatsız edici bakışlardan attığında oturduğum yerde hareket etme isteğime dur diyemedim çünkü resmen gerilmiştim ve sanki üzerime üzerime geliyorlardı.

"Ne alâkası var şimdi?"

Yoongi hyung omuzlarını kaldırıp indirdi. "Orasını biz bilemeyiz, sen bilirsin Jiminssshi."

"Hey o benim sesleniş şeklim hyung!" Jungkook telefonuna gömülmüş başını kaldırdığında gözlerimi devirme isteğime dur diyememiştim, kesinlikle.

"Sizin derdiniz ne? Taehyung'la şu sıralar çok takılmam sizi niye rahatsız ediyor bu kadar?" sinirlendim, cidden sinirlendim çünkü Taehyung'a karşı bir antipatileri olmasını hiç istemiyordum ve şimdi, tam da şu an birer pislik gibi bana bakıp bakıp gülüyorlardı.

lucky charm √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin