twelveth luck: the whole world in his eyes

3.2K 404 235
                                    

PARK JIMIN

"Yalnız olmak değil seninkisi, yalnız bırakılmak."

Daha önce öpüştüğüm insanlar pek tabii oldu, hatta ve hatta işi boyun ısırma ve öpme aşamasına getirdiklerimden bile şu an Taehyung'u öperken aldığım hazzın yarısını dahi almadım, kesinlikle. Ona, ondan hoşlandığımı açık bir şekilde belli ettiğimden beri dudaklarını dudaklarımdan çekmemişti, belki de hızlı bir cesaret örneği gösteriyordu ya da sadece akışına bırakmıştı, yoksa nefesinin dudaklarıma yapışması ve ağzının hemen ağzımda, ellerinin ise bel boşluğumu hafif hafif okşamasının bir açıklaması dahi yoktu.

Öpüşüyoruz işte. Yaklaşık 5-6 dakikadır falan. Ellerimden biri onun sıcacık ensesindeyken, diğer elim öpüşmemizi kolaylıkla yönlendirmek adına yanağına yaslıydı. Benim daha önceden deneyimim olduğu için bu işlerin nasıl yürüdüğüne dair bilgilerim de mevcut fakat o tamamiylen acemiydi bu konuda ve bunu başını nasıl tutacağından ve dudaklarını nasıl hareket ettireceğini bilmemesinden kolayca anlayabilirdiniz. Sadece bana uyum sağlamaya çalışıyordu işte.

Onu hızlı bir hareketle arkasındaki fayansa doğru itekledim ve dudaklarını benden ayırdığı o süre çerçevesinde derin bir nefes almış ve bel boşluğumu tekrardan uzun parmaklarıyla yakalayarak beni kendine tam olarak bastırmıştı. Derinden gelen o his ve çarpışmamızın etkisiyle ağzına doğru kesik kesik soludum, inlemedim, sadece içim cayır cayır yanıyordu ve onun ağzıyla dans ettiğim her saniye nefesiz kalıyordum.

"Jimin.." diyerek kesik bir soluk bıraktı Taehyung, dudaklarımız henüz birbirinden ayrılabilmişti ve alnımı onunkine yaslayıp bir süre öylece sakinleşmemizi bekledim, aksi halde ikimiz de solunum yetersizliğinden öteki tarafı boylayabilirdik.

Ondan hoşlanıyordum, bunu fark etmemek aptallık olurdu ki kendimin bir aptal olduğunu bildiğime göre bu konuyu uzatmamın manâsı yok. Üstelik duygularım içimde kesinleştiği zaman, bunu söylemekten utanmadığımı da biliyorsunuz, ki Taehyung da karşılık alacağım pek tabii belliydi çünkü fark ettiğiniz üzere beni kendi kardeşinden dahi kıskanıyordu ve beni düşünmekten filozof bile edecek davranışlar sergiliyordu yanımda. Gel gelelim dudaklarından bu kadar uzun süre kopamamama; eh, her utandığında dudaklarını ısırmasaydı ve ıslatıp tüm ilgimi oraya toplamasaydı, onun dudaklarının tadına olan merakım bu kadar artmazdı emin olun, yani her şey onun suçu. Öpüşmemiz yani.

Alnım hâlâ alnına yaslıyken Taehyung derin bir soluk bırakarak "İnanamıyorum." diye mırıldandı, kapalı olan gözlerimi nihayetinde açabildiğimde uzun süredir beni izleyen o yıldızlı gözlerle karşılaşmak tüm uzuvlarımın kontrolünü ellerimden çekmişti bile. Şaşkın şaşkın beni izliyordu, tanrı aşkına!

"Neye inanamıyorsun?" diye sordum merakla, ensesinde dolanan elim hafif terlemiş saç diplerine doğru kısa bir gezintiye çıktı, hâlâ nefes nefeseydik. "Beni öptüğüne."

"Hoşuna gitmedi mi?" saçmasapan bir soru olduğunu biliyorum ama aniden onu öptüğüm ve onun bana karşılık vermesinden önce düşünebildiğim şeylerden biri de onu korkutup korkutmayacağım, öpücüğümün ona kötü hissettirecek olması falandı.

"Göğsüm yerinden çıkacakmış gibi atıyor Jimin ve bayılmayacağımı bilsem, şu an bir kez daha öperdim seni."

Dikkat dikkat! Burada birinin canına kast ediliyor, evet o biri benim, yani neredeyse bayılacakmış gibi duran Taehyung'u öpen ve onun da şu an tüm cesaretiyle bana bir daha öperim dediği Park Jimin'im. Sanırım kalbim patlayacak, böyle atıyor olmasının tek sonucu bu çünkü. Kesinlikle patlayacak.

lucky charm √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin