KURBİŞ'İN AĞZINDAN
"Finale şuracıkta ne kaldı ki?"
Ava Max- Sweet but Psycho
"Biraz daha hızlı yürüyemiyor musun sen?"
Yoongi bu soğuk havada Namjoon'un annesinin arabasında sıcak sıcak oturup evine gitmek isterken kuzeni Seokjin yüzünden yürümek zorunda bırakılmış ve kuzeninin aksine kesinlikle heyecanlı bulmadığı bir takip macerasına atılmak durumunda kalmıştı. Ayrıca yavaş yürüdüğü için sürekli Seokjin'den azar yedikçe üstüne geçirdiği montuyla kendini boğmak istemesi de cabasıydı. Sakinleşebilmek adına derin derin soludu ama soğuk hava ciğerlerine çarptıkça daha da üşüdüğünü hissediyordu.
"Jimin'e güveniyorum bize kesin söyler bla bla," Yoongi suratını çirkincene bir ifadeye sokup Seokjin'in mesajlarında dediği cümleyi taklit ettiğinde, kuzeni gözlerini devirmiş ve Jimin'le Taehyung'u daha yakından izleyebilmek adına bir ağacın arkasına saklanmıştı. "Komik mi olduğunu zannediyorsun sen şimdi?"
"Evet," Yoongi omuzlarını silkti ve el mahkum Seokjin'le birlikte ağacın arkasına geçerek ayakta dikilen ve konuşan ikiliyi dikizlemeye başladı. Taehyung'un boyu biraz daha uzun olduğu için yüzünü ve ifadelerini kolayca seçebiliyorlardı ama Jimin'in onlara sırtı dönüktü.
"Elini tutuyor!" Seokjin içindeki heyecanı bastırmaya çalışırken dudaklarını birbirine bastırdı ve başını daha net görebilmek adına öne çıkardı. "Görebiliyorum." dedi Yoongi homurtuyla, hâlâ eve gitmek istiyordu ama onun da merak etmediği söylenemezdi.
"Acaba ne konuşuyorlar?"
"Taehyung çok mutlu görünüyor, sanırım güzel şeylerden bahsediyorlar?" Yoongi öylesine bir yorum yaptı, çünkü Taehyung'u pek tanımıyordu ve onun hakkında tahmin yürütmek göründüğünden daha zordu.
"Hassiktir!" bunu Yoongi çenesi şokla açılırken söylemişti, Seokjin ise dili tutulmuşçasına gözlerini ayırmadan ikiliye bakıyordu. "Öptü," dedi sonra şaşkınlığını üzerinden hâlâ atamamıştı. "Yanağından öptü!"
🍀
PARK JIMIN
"Onu her şeyden korumak istedim."
Daha önce hiç kavga etmedim, yani vurdulu kırdılı, adam dövmeli bir kavganın içinde hiç bulunmadım demek istiyorum. Tabi eğer kendimi savunmam gereken bir durum varsa, yumruklarımı sakınmam ama genelde işlerimi şiddetle değil de, sözlerimle halletmeye çalışıyorum, böylesinin daha iyi olduğunu biliyorum çünkü, ayrıca annemin de kavga ettiğimi öğrenirse canıma okuyacağını da adım gibi biliyorum.
Şu an ise okulun spor salonunda, Taehyung'la, oynayabildiği en iyi şeyin basketbol olduğunu söylediğinden beri basketbol oynuyoruz. Dediği kadar iyi olduğunu kanıtlaması için yaklaşık 5 maç yapmak durumunda kaldık ama sonuç olarak beni 3'e 2'lik bir skorla yenmeyi başardı. Kendimi yere atarak onu alkışladığımda, o da yanıma uzanıp nefes nefese güldü ve kendini gururlu bir edayla alkışlamaya başladı, dayanamayıp ben de gülmeye başladım çünkü göğsüne bastırdığı basketbol topunu iki kez öpmüş ve "Seni yeni şans totemim ilan ediyorum." diye söylenerek gülmüştü.
Bileğimden hiç çıkarmadığım yonca bilekliğini kaldırarak dudaklarımı sahte bir edayla büktüm ve "Sanırım kullanma süren doldu küçük yonca." dedim mırıltıyla, o ise gözlerini havaya doğru uzattığım bileğime çevirdi ve "Onun şansına artık ihtiyacın yok bence." dedi, kaşlarımı kaldırarak ona baktım, şaşırmıştım çünkü bana şans olsun diye kendisi bizzat almıştı bu yoncayı. "Ne demek istiyorsun?" diye soludum sonra, Taehyung bu sefer gözlerini ona merakla bakan bana çevirmişti, işaret parmağını yavaşça yanağıma bastırıp gülümsedikten sonra "Çünkü sen şansın ta kendisisin." demiş ve hızlıca doğrularak göğsüne bastırdığı basketbol topuyla ayağa kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lucky charm √
Fanfiction[ vmin ] Kim Taehyung şanssız biriydi. Eh, Park Jimin'in ise onun şansı olmaya pek de niyeti yoktu, yani şimdilik.