fourteenth luck: it was not your fault Taehyung

2.9K 362 145
                                    

PARK JIMIN

"Kendini suçlamayı kes aptal."

Bazen hayatımızda geri dönüşü olmayan yollara sapar, vardığımız noktada ise umduğumuzu bulamadığımız zaman önce bizi bu yola sokanlara, sonrasında ise bu yolun varoluşuna lanet ederdik, fakat hiçbir zaman dönüp de kendimizin ne yaptığına bakmazdık. Bazen de vardığımız yolun sonundan başına değin tüm kusurları kendi sırtımıza yüklerdik, hayat ne kadar acımasız davransa bile, tüm kötü olaylar silsilesinin baş kahramanının kendimiz olduğunu düşünürdük. Ben bu iki olayın, birinci kısmındaki ana karakterim; yaptığım yanlışların ve doğurabileceği sonuçların şu yaşıma kadar farkında olmadan hatta ve hatta umursamadan rahat bir hayat sürdürdüm. Hata yaptığımda, bunu kendi yüzüme vurmadım, hata üstüne hata yaptım ve asla bunun kendi suçum olduğu kanısına varmadım. Ben hata yapmam- en azından öyle düşünürdüm fakat her insan hata yapar, ders alır ve bir daha yapmamak adına uğraşlar verir, ben öyle biri değilim işte, ben; kendi burnunun dikine giden, hatası yüzüne vurulduğunda sadece geçiştiren ve eninde sonunda zararı sadece kendisine dokunan biriyim. Ben Park Jimin'im.

Şimdi ise sonsuz bir karanlığın içinde çırpınarak yuvarlanıyorum ve etrafımı kaplayan sessizlik yüzünden yalnız kalmamın korkusu sarıyor çepeçevre beni. Nefes aldığımı hissedebiliyorum, göğsümün inip kalktığını ve o yakıcı oksijenin burnuma doluşu şu an hissedebildiğim en rahatlatıcı şey hatta. Üstelik karnımda etkisini sürdüren o acıdan yoksunum diyebilirim, annemin beni uyandırmak için attığı çimdikler gibi karnıma batan bir acı sadece, acıtmıyor işte.

Karanlığın beni yeterince yorduğunu fark ettiğimde, gözlerimi büyük bir istek ve zorlukla açabilmeyi başarmıştım. Az önceki karaltı yerini beyaz floresanlara bıraktığında, burnuma dolan rahatsız edici ilaç kokusuyla bir hastanede olduğumu fark etmem geç olmamıştı. Bir süre neler olduğunu hatırlamaya ve neden burada olduğuma dair fikir yürütmek adına boş gözlerimle beyaz alçıyla sıvanmış duvara doğru baktım. Doğru, kaçık katil beni karnımdan bıçaklamıştı, üstelik Taehyung'a attığı yumruğu da unuttum sanmasın, adi piç. Bunu ona kesinlikle ödeteceğim!

"Tanrıya şükürler olsun Jimin, uyandın!" yanıbaşımda oturduğunu yeni fark ettiğim annem, yorgun gözlerini sevinç nidaları sarmışçasına bana çevirerek elimi tuttu ve alnıma rahatlatıcı diyebileceğim bir öpücüğü bırakıp gülümsedi. İlk defa o an, annemin gözlerinin altını böylesine morarmış görüyordum, üstelik güldüğü için göz kenarları da çift çizgi şeklinde kırışmıştı.

"Nasıl hissediyorsun oğlum, canın yanıyor mu?"

"Ben iyiyim," dedim doğrulmaya çalışıyordum fakat ne kadar zamandır burada yatıyorsam artık, belim taş kesilmiş gibiydi. "Fakat sen iyice yaşlanmış gibisin, maskelere verdiğin paraların sonucunun bu olması ne üzücü."

Annem omuzlarını yavaş yavaş sallayarak güldü ve benim doğrulmama yardım etmek amacıyla kolumdan hafifçe tutarak arkama yastıklardan birini dayadı. "Maskelerime laf etmeye başladığına göre, gerçekten de iyisin."

"Öyleyim," dedim mırıltıyla, elim istemsizce yaramın üstüne gittiğinde yutkundum, acısını hissetmiyor olabilirdim belki ama oradaki varlığı beni oldukça tedirgin ediyordu. "Bizimkiler nerede? Taehyung?"

Annem alnına serpişen saçlarını kulağının arkasına tıkıştırarak bana döndü. "Namjoon'la Hoseok kafeteryadan yiyecek bir şeyler almaya gittiler, Yoongi en son Seokjin'i sakinleştirmeye çalışıyordu ama sonra nereye gittiler göremedim, Jungkook çok ağladı, siyah saçlı bir çocukla dışarıda bekliyor o da. Taehyung'u ise bilmiyorum. Çocuklar bana haber verdiklerinde çoktan gitmişti, üstelik ona da pansuman yapmışlar, sanırım burnu çatlamış."

lucky charm √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin