seventh luck: the truth

3.1K 428 390
                                    

PARK JIMIN

"Belki de bu kadar bağlanmamalıydım ona."

Kim Taehyung - Scenery


Yalnızlığın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Bana inanmayabilirsiniz ya da yuh artık nasıl bilmezsin diyebilirsiniz ama cidden, bilmiyorum ve bu yaşıma kadar da etrafımda beni yalnız hissettirmeyecek çok insan oldu. Hatta öyle ki, kendimle bile yalnız kalamadığımı fark ettiğimde yaşım 15'i geçti geçiyordu lakin buna bir son vermedim, daha doğrusu veremedim. Bazı zamanlar insanın gerçekten yalnızlığa ihtiyacı olduğunu, en azından 1 gününü sadece kafa dinlemeye ayırması gerektiğine katılan biriyim fakat ben yalnızlığa katlanabilen biri olmadım hiç. Bu yüzden çok korkarım, sevdiklerimi kaybetmekten ve bir daha onlara ulaşamamaktan.

Taehyung'un ise yalnızlığıyla bir derdi olup olmadığını bilmiyordum, tamam okuldaki herkes ondan uzak durmaya çalışıyordu çünkü bilirsiniz, elini veren kolunu da kaptırıyordu fakat Taehyung'un bu durumdan rahatsız olduğunu bildiğim gibi nasıl rahatsız olmadığını da öğrenmek istiyordum. Onun odasındaydım, duvarlarda kendi çizimleri, garip portreler ve animasyon karakterleri asılıydı ve bunların hepsini yalnız olduğu vakitler yapıyormuş, Wheein söyledi. Yalnızlıktan da korkmuyormuş çünkü en çok yalnız olduğu vakitler endişelerinden uzak bir şekilde yaşayabiliyormuş.

Wheein abisinin sırlarını bana sıra sıra dökerken tek yaptığım sakinlikle onu dinlemek olmuştu, Taehyung onu çoğu kez susturmaya çalıştı ama küçük kız her seferinde daha da bağırarak söyledi abisi hakkındakileri.

"Wheein lütfen susar mısın güzelim, lütfen?" Taehyung, ayakta, yatakta oturan bizim tam karşımızda Wheein'e yalvarır gözlerle bakarken gülmemek için yanak içlerimi ısırdım. Taehyung'un çaresiz bakışları ve dökülen sırları dolayısıyla kızaran yanakları beni gülümsetti. "Taehyung," diye seslendim ona doğru. "Bize meyve suyu getirebilir misin?"

Taehyung'un gözleri ikimiz arasında bir tur döndükten sonra omuzlarını düşürüp "Hemen getiriyorum." diye mırıldandı. Ben de o sıra Wheein'i kucaklayıp bir dizimin üstüne oturttum. Daha adımı bile söyleyemeden beni çok çabuk kabullenmiş ve bağrına basmıştı.

"Sen Jimin ya da Yoongi oppa olmalısın," dedi Wheein bacaklarını ileri geri sallarken. "Tae oppanın arkadaşları arasında kendisinden kısa olan  bir siz varmışsınız."

Kaşlarımı kaldırdım, şaşkındım açıkçası. "Taehyung benden -yani arkadaşlarından daha önce bahsetti mi?"

Wheein kocaman gülümseyerek heyecanla ellerini çırptı. "Hep bahseder, sizinle geçirdiği bir sürü güzel vakit varmış bana hep anlatıyor ama daha önce hiçbir arkadaşıyla tanışmadım, bu yüzden bana yalan söylediğini düşünmüştüm." küçük kız dudaklarını büktüğünde yanaklarını sıktırıp "Bak işte buradayım." dedim rahatlatmak amacıyla. "Oppan yalan söylememiş sana."

Göğsümün ortasına acı acı kıymıklar battığını hissettim o an, Wheein'e zorla gülümserken ve onu rahatlatmaya çalışırken burnumun ucunun da deli gibi sızlaması işimi çok zorlaştırmıştı. Taehyung'un bu zamana değin bizimle arkadaş olmak isteyip de, bizim onu kendimizden uzak tutmaya çalışmamızın sonucu, olamayınca, ailesine hiçbir zaman bir arkadaşa dahi sahip olmadığını anlatmamış, bunun yerine hep hayallerinde yapmak istediklerini dile dökmüş.

Gözlerimin cidden dolduğunu fark eder etmez, elimin tersiyle gözlerimi sildim ve derin bir nefes aldım. Bana genişlemiş gözleriyle bakan Wheein ne olduğunu anlamamıştı ama beni üzdüğünü falan düşünmesin diye ona burukça gülümsedim. "Ben Jimin'im." dedim mırıldanarak, "Oppanın en yakın arkadaşıyım."

lucky charm √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin