Bölüm 6

138 44 29
                                    

Bir hafta sonra

      Sabah erken kalktığım halde şikayet etmediğim nadir günlerden biriydi. Güzel bir kahvaltı yaptım ve dışarı çıktım, hava çok güzeldi gökyüzü kırmızıya çalıyordu. Manzarayı bozan binalara aldırış etmeden yürümeye başladım (fotoğraf medyada), ilk durağım dayımın dükkanıydı bize bir sürü tripod, monopod, slider gibi ekipmanlardan oluşan bir set hazırlamıştı. Dedim ya dayım iyi adamdır, dükkana yaklaşınca kulaklığımı çıkartıp cebime koydum.

"Oo, Weise hoşgeldin oğlum."
"Hoşbulduk dayı, naber, nasıl gidiyor?"
"Aynı işte, hayırdır seni hangi rüzgar attı buraya?"
"Biliyorsunuz yarın biz çekimler için Mersin'e gideceğiz,"

Dayım birden sözümü kesti

"Ha, o yarın mıydı?"
"Evet dayı, yarın yola çıkıyoruz. Hani bize bi set hazırlamıştın film için. Onu almaya geldim ben, sonra eve gidip bavulumu hazırlayacağım."
"Evet evet, bak şu köşedeki çanta ama taşıyabilecek misin?"
"Ayıp ediyorsun dayı, taşırım tabi."

Deyip çantayla cebelleşmeye başladım. Dayım bana belli etmeden gülmeye çalışsa da, kıkırdamalarını duyabiliyordum.
"Ben sana bir taksi çağırayım."
"Aslında ben götürürdüm de..."

Biraz sonra taksi geldi, dayımla birlikte çantayı taksiye taşıdık. Eve geldiğimde taksicinin yardımıyla çantayı arabadan indirip kapının önüne taşıdık.

"Sağol abi."
"Önemli değil koçum, hadi dikkat et."

Çantayı apartmanın içine sürükledikten sonra içindekileri tek tek eve çıkardım. Odama gidip bir hafta önce havalanması için camın önüne koyduğum bavulu alıp eşyalarımı doldurmaya başladım. İşim bittiğinde bu ekipman çantasını taşıyamadığımız için ekipmanları dört ayrı çantaya dağıtım. Şimdi Cem'i arama zamanı gelmişti.

"Alo, Cem neredesin abi?"
"Busey'le kafedeyiz bir şey mi oldu?"
"Yok bir şey olmadı da, yarın yola çıkıyoruz siz hazır mısınız? Sen dronu alacaktın aldın mı onu?"
"Gelirken alırım."
"Ya oğlum az sorumlu ol. Buse hazır mı sorsana."

Cem telefonun mikrofonunu kapatıp Busey'e "Hazır mısın?" Diye sordu, cevabını aldıktan sonra telefonun mikrofonu üzerindeki elini çekip tekrar kulağına götürdü.

"Buse hazırmış, her şeyi almış lazım olacak."
"E oğlum herkes hazır sen de başla istersen."
"Tamam lan Allah Allah ya. Geliyorum ben kalat hadi."
"Oğlum ne trip atıyorsun üç gün Busey'le olacaksın işte."

*Telefon kapanmış.

"Bak ya kapatmış."İçimden güldüm.

"İrem'i de arasam mı? Yok be o hazırlanmıştır, sonuçta herkese gidiş tarihimizi söyledim. Ama belki unutmuştur. Yok lan niye unutsun." Diye kendimle tartışırken birden telefonum çalmaya başldı.

*İrem arıyor...

Küçük bir öksürükle boğazımı temizledikten sonra telefonu açtım.

"Alo, Weise."
"İrem... Naber?"
"İyi, sen?"
"Bende iyiyim de neden aradın bir şey mi oldu?"
"Hayır bir şey olmadı, ben eşyalarımı falan hazırladım da biz yarın yola çıkacağız değil mi?"
"Evet."
"Sen bana nereye geleceğimi falan hiçbir şey söylemdin de onun için aradım."

Telefonu kulağımdan indirip,
"Nasıl unutyum lan ben bunu, hay anasını ya..."

"Ee şey, ben onu unutmuşum kusura bakma. Yarın sabah 7:30'da bineceğiz otobüse o yüzden saat yedi gibi otogara gelmen gerek, geldiğinde beni ara ben seni alırım."
"Tamam o zaman yarın görüşürüz."
"Görüşürüz."

*Zil sesi.

"Anahtarın yok mu ya?"
Diye söylenerek kapıyı açmaya gitim. Kapıyı açar açmaz Cem elindeki poşetleri elime tutuşturup nefes nefese içeriye girdi.

"Dronu kontrol ettin mi?"
"Ettim ettim çok iyi durumda."
"Bunlar ne?"
"Hafıza kartlarıyla hard diskler."
"İyi düşünmüşsün elimizdekiler yetmeyebilir."
"Tamam tamam ben şimdi gidip şu bavulumu hazırlayayım."
"Tamam"

Cem odasına doğru giderken ben de çantaları alıp odama geçtim...

Okullar açıldı keyifler nasıl?
Yorumlarda belirtmeyi unutmayın. : )

WEISE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin