Bölüm 5

162 56 40
                                        

İrem'in aradığını görünce biraz heyecanlandım. "Allah'ım lütfen şu iş olsun." Diye umut ederek telefonu açtım.
"Alo, İrem n'aber?"
"İyiyim, sen?"
"Ben de iyiyim, e şey sorabildin mi bizim film işini?"
"Evet evet, onun için aradım zaten. Bizimkiler başta olmaz dediler ama üç gün sürecek deyince zor da olsa kabul ettiler."

Telefonun ahizesini elimle kapatıp,

"Yesss. İşte bu lan."
"Weise, orda mısın?"
"Ee buradayım, şey çok sevindim kabul etmelerine ben sana tam çekim tarihi netleşince haber veririm, bu arada film senaryosunu gönderiyorum sana incelersin. Kafanda bir şeyler oluşur."
"Tamam, görüşürüz. Senaryoyu bekliyorum."
"Görüşürüz."

Dedikten sonra telefonu kapatıp uzun bir "oh" çektim. Nihayet her şey tamamdı, sevinçle içeriye gidip Cem'e haber verdim.

"Oğlum İrem aradı az önce ailesi izin vermiş."
"Güzel haber, ee ne zaman başlıyoruz?"
"Yarın senaristi arayıp tam tarihi vereceğim, biz de yavaştan hazırlanalım."
"Tamam ben kameraları, lensleri, tripodları falan hazırlayayım. Ha bir de, senaryoda havadan çekilecek sahneler var mı? Ona göre dronu alacağım, bakım için tamirciye vermiştim."
"Var var, al sen dronu."
"Tamam yarın hallederim."

Cem'in yanından çıkıp odama geçtim, bu hafta okul bitiyordu çekimler doğası en uygun yer olan Mersin'de yapılacaktı. Kafamdaki tarih okullar kapanıktan iki gün sonra yani pazartesi günüydü, yarın arayıp senariste haber vermem gerekiyordu. Uzun süredir yerinden bile kıpırdamayan valizimi açıp odanın en havadar yerine koydum, biraz havalanması gerekiyordu. Geçen yıl bir ton para vererek aldığım mikrofonu ve sopasını iyice temizleyip test ettikten sonra ses kayıt cihazıyla birlikte çantasına koyup kitaplığa kaldırdım.
Pijamalarımı giyip yatağa atladım, ne bileyim yatağa atlamayı seviyorum...

"Hğğğğıııaağğğh"

*Esnedi

"Pazar günü, seni seviyorum."
Uyanır uyanmaz telefonuma baktım, saat onbir di. "Ulan ne uyumuşum be, dünün acısını çıkardım galiba."Bu gün bir işim yok, sadece senariste çekim tarihini vereceğim, sonrasına bakarız. Hemen bir duş alıp mutfağa indim, dayım her zamanki gibi evde değildi. Kendi dükkanını işlettiği için istediği saatte gidip istediği saatte gelme özgürlüğü vardı. Masanın üzerinde bir not vardı, aynen şöyle yazıyordu;

"Kuzen çok güzel uyuyordun uyandırmak istemedim, ben yengenle kahvaltıya gidiyorum. Dolapta bir şeyler var oradan atıştırırsın."

"Bu ne lan, bana niye hesap veriyor bu çocuk? Ayrıca yenge ne ya! Bir de güzel uyuyordun falan ibne midir nedir, tövbe tövbe." Sabah sabah iyi güldüm, güne mutlu başladım kuzenim sağolsun, bir şeyler atıştırıp eve fazla gömülmeden dışarı çıktım. Biraz yürüdüm ama sabah yediklerim sanırım yetmedi karnım acıkmaya başlamıştı, ilerde bi simitçi görünce oraya doğru yürümeye başladım.

"Abi bir simit bir de çay alabilir miyim?"
Hemen bi karton bardak çıkartıp çay koydu, yanına da bir simit çıkarttı, cebimin en dibinde saklanan bozuk paraları çıkarmaya çalışıyordum.
"Buyur abi şöyle vereyim."
"Eyvallah."

Bir köşeye oturup yemeğimi yiyordum ki cebim titremeye başladı. Elimdekileri bir kenara bırakıp telefona baktım senarist arıyordu, hemen telefonu açtım.

"Alo, merhaba."
"Merhaba Weise, ben şimdi biletleri almaya gidiyordum da, sen karar verdin mi tarihe?"
"Ha evet evet biz kararlaştırdık, bu hafta okul bitiyor, okul kapandıktan sonraki pazartesi günü olarak belirledik, size de uygunsa."
"Uygun uygun, bundan başka bir işim yok zaten. O zaman ben bizim ekip hariç sizin ekip için dört bilet alıyorum tamam mıdır?"
"Tamamdır. Ben bizim çocuklara haber veririm, hazırlıklara zaten başlamıştık."
"Oldu o zaman, görüşürüz."
"Görüşürüz."

WEISE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin