Sahilde bir banka oturup denizi izlemeye başladım, rüzgar tam karşıdan estiği için saçlarımı geriye doğru tarıyordu.
*Telefon sesi.
Kısa filmin senaristi arıyordu.
"Alo, merhaba."
"Ee merhaba, buyrun"
"Ben, şey için aradım, artık sizin ekibiniz de hazırsa, şu çekim tarihini netleştirelim diye."
"Biz ekip olarak hazırız. Ben size tam tarihi yarın versem olur mu, herkesin onayladığı bir tarih vermek istiyorum da."
"Olur tabi, görüşürüz iyi günler."
"Görüşürüz."Yarına kadar şu kızı ikna etmeliyim, yoksa bu iş yatar. Ya oğlum niye yalan söylüyorsun adama ya of. Diye kendime kızsam da yapacak bir şey yok, hemen Cem'i aradım.
"Alo, Nerdesin?"
"Şimdi kafeden çıktık da, bir şey mi oldu?"
"Oğlum, senarist aradı az önce, çekim için tam bir tarih istedi ben de yarın veririm dedim."
"Nasıl vereceksin lan daha ekip tamam değil."
"Ya ne bileyim, adam arayınca öyle bir yalan uydurdum işte, şimdi sen Buse'ye söyle şu kızı arasın müsaitse sizin yanınıza gelsin ben de geliyorum şimdi, durumu kısaca özetlersiniz."
"Tamam tamam, Allah'ım ya"Koşar adımlarla kafeye doğru yürümeye başladım, arada bir nefesim kesilip duraklasam da yürümeye devam ediyordum. Nihayet kafeye vardığımda bizimkilerin oturduğunu gördüm yanlarında bir kız vardı ama bana arkası dönüktü, hızlıca saçımı başımı düzeltmeye çalışırken, Cem eliyle gel işareti yapınca masaya doğru ilerledim. Cem'in yanına oturmamla, serbest kıyafetle müdüre yakalanmış hissine kapılmam bir oldu. Bu İrem'di, hani şu yolda çarpışıp hastaneye gittiğimiz. Bir kaç kez gözlerimi hızlıca kırparak kendime geldikten sonra;
"Ee merhaba İrem."
"Merhaba Weise."
Buse şaşkın bir tavırla
"Nasıl ya siz tanışıyor musunuz?"
"Evet, yani biraz."
"Biraz tanışmak nasıl oluyor kuzen?"
"Ya anlatmıştım ya sana, o buluşmaya gelemediğm gün bir kızla çarpıştım, hastaneye gittik o yüzden gelemedim diye."
"Ha siz İrem'le çarpıştınız."
"Aynen. Neyse şimdi asıl konuya gelelim, İrem sen bu moda, sanat işlerinden ne kadar anlıyorsun?"
"Kendimce bir şeyler yapıyorum ama sen ne anlamda soruyorsun?"
"Olayı biliyorsun sanırım, anlattılar mı sana?"
"Anlattık oğlum biz, sen gelmeden önce."
"Tamam o zaman, ben seni makyaj ve kıyafet seçimi için düşünüyorum aslında."
"Sanırım yapabilirim."
"Yaparsın ya öyle fazla büyük bir prodüksiyon yok zaten üç gün sürecek bir kısa film, gerisini ben evde bilgisayarda halledeceğim."
"Ben... bilmiyorum yani bizimkilere sormam lazım."
"O zaman gidelim."
Cem şaşırdı
"Nereye lan!"
"Ya İrem kusura bakma ama bizim bu işi bu akşama kadar halletmemiz gerekiyor, izin verirsen biz de gelelim seninle."
"Olmaz, bence tek gitsem daha iyi."
"Tamam o zaman, mutlaka akşama kadar bizi haberdar et."
"Tamam, ben kalkıyorum o zaman, görüşürüz."
"Görüşürüz."Çıkışta Cem eve gitmek için bir taksi çağırdı.
"Hadi oğlum gelsene."
"Siz gidin ben biraz yürümek istiyorum."
"Emin misin, oğlum gel işte mis gibi araba, beş dakikaya gideriz."
"Yok sağol, gidin siz."
"Tamam, görüşürüz."Busey'le Cem taksiyle birlikte uzaklaşırken ben de cebimdeki arap saçına dönmüş kulaklığı çıkartmaya çalışıyordum. "Bir gün bu kulaklık beni kanser edecek." Yine kendi kendime konuşarak yürüdüğüm bir yol delimiyim acaba diye düşünürken yolu yarılamıştım. Müzik dinlemek, özellikle de yürürken müzik dinlemek beni çok rahatlatıyordu...
Eve vardığımda bizimkiler yemek yiyordu.
"Selam gençler, naber?"
"Bu yaşta genç olduk ya, gel otur oğlum gel."
Masaya oturdum
"Sen daha gençsin be dayı, bize taş çıkartırsın."Dayım gülümsedi. Kısa bir suskunluğun ardından.
"Ee n'oldu şu sizin film işi?"
"Yarın çekim gününü belirleyeceğiz."
"İyi iyi, hadi bakalım inşallah güzel bir şeyler yaparsınız."
"İnşallah dayı."Masadan kalkıp odama gittim, hala İrem'in aramasını bekliyordum, saat geçtikçe daha da stres yapıyordum...
