Çok klişe bir başlangıç, planlanmış evlilik, ama bu tarz hikayeleri okurken kadın karakterlerin daha farklı olmasını istediğimi farkettim, çoğu hikayede karakterlere sinir oluyorum çok gerçek dışı geliyor, kızacağıma dedim ki e neden ben de yazmayım:)Sana
"Artık evlilik yaşına geldin, hem şirketin geleceği için hem de bir aile kurup mutlu olabilmen için evlenmen gerektiğini düşünüyoruz."
"Ama baba, bu nerden çıktı?"
Sonsuza kadar bekar kalmayı planlıyordum, daha doğrusu öyle olacağına inanmıştım, babamın sağlık durumu iyiye gitmiyordu, onu bırakıp evlenme fikri aklıma gelen son şeydi...
"Evlenmek ama kiminle, hayatımda öyle biri yok ki?"
"Olmamasına sevimdim çünkü evleneceğin kişi konusunda benim bir isteğim var. Daha doğrusu benim ve Jae-Kwang Amcanın"
Jae-Kwang Amca, Mr. Jeon? Babamın yakın arkadaşı?
"Birlikte iş yapan iki şirket olarak iş bağımızın organik bir bağa dönüşmesini istiyoruz."
Sesimi çıkaramıyordum.
"Yarın saat 14:00'da Seasons restoranda buluşacaksınız, direkt evlen demiyorum, ama tanış ve bir şans ver. Halanla sabahtan çıkın hazırlanın."
"Peki."
25 yaşındayım, bekarım, babama göre gerçek anlamda bir işim yok, babamı yalnız bırakma fikrini bir kenara bırakırsak, ayarlanmış, planlanmış bir evlilik aslında fena bir fikir sayılmazdı.
2 sene önce Üniversiteden mezun oldum. Babamın ısrarıyla Amerika'ya İşletme okumak için gittim ve çift anadal olarak Matematik okudum. Şirketimizin tek varisi olduğum için babam İşletme okumam konusunda baskı yapmıştı. Marketing derslerinde çok başarısızdım, topluluk karşısında konuşmak bir zulümdü.
Bölümümüzün yarısı Asyalılardan(Hintli, Koreli, Çinli, Tayvanlı, Japon) oluşuyordu hatta daha da genellemek gerekirse ülkesine geri döndüğünde ailesinin işine devam edecek olan aşırı zengin Asyalılar... Bunların Koreli kısmı ise azımsanmayacak kadardı ama ben onlardan biraz uzakta kalmayı tercih ettim.
En yakın arkadaşım ailesi İstanbul'da büyük bir inşaat şirketlerinin sahibi olan Leyla.
Leyla Koreli çocuklardan hoşlanıyordu, aslında hemen hemen herkes, hatta Amerikalılar da dahil son beş yıldır Koreli erkeklerle ilgilenmeye başlamışlardı. Hallyu sağolsun, etraf, sırf Koreli olduğu için her gece başka bir kızla gezen, romantik erkek numarası yapıp almak istediğini alan erkeklerle doluydu.
Leyla'nın o zamanlar hoşlandığı çocuksa Jeon Jungkook, babamın en yakın arkadaşı ve bir çok ortak iş yaptığı Mr. Jeon'ın tek oğlu Jung Kook.
Nasıl anlatabilirim onu, son derece yakışıklı, zeki, zengin , kendisine International Playboy dediğini kulaklarımla duydum. İyi biri mi çok bilmiyorum. Ailelerimiz çok yakın olmasına rağmen, yıllarca İsviçre'ye birlikte kayak yapmaya gitmemize rağmen doğru düzgün sohbetimiz olmamıştı.
Bir tek 11 yaşında annemi kaybettiğim yaz yanımda durup, kimsenin görmediği bir anda yanaklarımdan öpüp, "Seninle evleneceğim tekrar istediğin gibi bir ailen olacak" diyip kaçmıştı. Bu saçma anıdan dolayı Jungkook yıllarca benim platonik aşkım olarak kaldı.
Ortaokula geldiğimizde o süper havalı ve yakışıklıydı bense en ılımlı şekilde tarif etmem gerekirse sevimli bir patatese benziyordum. Annem olmadığı için babam saçımı kısacık kestirmeyi uygun bulmuştu, çünkü saçlarımı sadece annem tarayabilirdi, başkasının dokunmasına izin vermiyordum. Bir kaç ay saçaklı gezdim, babam kulağına gelen eleştirilere fazla dayanamamış olacaktı ki saçlarım mantar modelini almıştı.
Jungkook okulda bana selam vermeyi kesmişti, sanki hiç tanışmamışız gibi davranıyordu, İkinci kez ailemden birini kaybetmiş gibi hissettim ama yine de ona hak verdim, popüler çocuklar sadece popüler çocuklarla konuşurdu.
Lisede görüntümü toparlamıştım, boyum uzamış, ergenlik öncesi kilomu atmıştım. Tam o sıralarda Kanada'da yaşayan halam eşinden ayrılmış ve yanımıza taşınmıştı. Onun da desteğiyle squasha başlamış, en pahalı markalardan oluşan bir dolap oluşturmuştum. Artık popüler olmak için her şeye sahiptim ama öyle bir niyetim yoktu.
Halamın deyimiyle "Çirkin Ördek Yavrusu" olduğum dönemde matematiğe merak salmıştım, yaşıtlarımın üzerinde matematik çalışıyordum, ama tek başına bunu yapmam o kadar da kolay olmuyordu.Babam da matematiğin beni mutlu ettiğini görünce özel ders almama karar verdi. Uzaktan bir akrabasının Seul'de okuyan oğlu Namjoon. Yaşı sadece benden 3 yaş büyüktü ve üniversite 1. sınıf öğrencisiydi, babam Namjoon'u hiç sahip olmadığı oğlu gibi görüyordu, benimle yapmadığı her şeyi Namjoon'la yapıyordu, balığa gitmek, akşam birlikte soju içmek, ata binmek, golf oynamak...Namjoon özel ders için gönüllü olmuştu, para istemiyorum diye ısrar etmesine rağmem babam onun için bir hesap açıp her ay belirli bir miktarda para yatırmaya başlamıştı.
Nam Joon, işte ikinci platonik aşkım, benden bir kaç önemsiz yaş büyük olan öğretmenim. Hayallerimde hep ben mezun oluyordum, Namjoon şirkette çalışmaya başlıyordu, evleniyorduk ve şirketi birlikte yönetiyorduk. Aslında bu sadece benim hayalim değildi. Halam da aynı senaryoyu bana uygun görüyordu. Çalışkan, terbiyeli, yakışıklı, zeki bir damat, Namjoon gibi.
Ancak henüz bana ders vermeye başlayalı bir kaç ay olmamıştı ki bir akşam yemeğine kız arkadaşını getirerek hem benim hem de halamın hayallerini yerle bir etmişti.
Zaten saçlarımı karıştırıp "Sevimli velet" demesinden beni o anlamda görmediğini anlamalıydım. İkinci platonik aşkım da bu şekilde hüsranla sonuçlanmıştı.
Sonrasında hoşlandığım kişiler olmaya devam etmişti ama hep uzaktan uzaktan, örneğin benden iki yaş büyük olan, yine bir aile dostumuz Mr Kim'in yakışıklı oğlu Taehyung, gizemli gözlerine ara ara gözlerim denk geliyordu ve o anlarda kalbim duruyor gibi oluyordu geçici bir süre. Gerçi hangi kıza aynı şey olmuyordu ki? O yüzden bu fangirllük için aşk demek uygun olmazdı.
Sonraki yıllarda yani liseden mezun olup üniversiteye gidişimde bir kaç başarısız çıkma deneyimim oldu ama erkeklerin yanında fazla gergin ve tuhaftım, Avrupalı ve Amerikalı erkeklerin ilişkiye bakış anlayışları benim tutucu bakış anlayışımla uyuşmuyordu.
Kore'ye dönmeye karar verdiğimde babam şirkette bana bir pozisyon yarattı, kızının şirkette aktif olarak yer almasını istiyordu, ama benim niyetim yoktu. O dönemde babamla ciddi tartışmalar yaşadık ve sonunda şirketin Kurumsal İletişim departmanında sosyal sorumluluk projelerinden sorumlu olma konusunda ortak bir yol bulduk. Bu babamın kesinlikle istediği bir şey değildi. Babam ekonomiyle, pazarlamayla, yönetimle ilgilenmemi istiyordu. Belki bir oğlu olsaydı kızının "eften püften" bir görevde olmasından memnun bile olabilirdi, kızının sosyal sorumluluk projeleri yürütmesi güzel bir pr çalışması olurdu. Ama ne yazık ki tek çocuğu vardı ve şirketini yabancı insanlara emanet edecek oluşu onu tedirgin ediyordu.
Şimdi tek çıkış yolu vardı, o da hem kızını hem de şirketini emanet edebileceği bir damat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Planlanmış Evlilik (J.J.K. x Sana) SAKOOK
FanfictionSana varlıklı bir ailenin tek kızıdır. Üniversiteyi bitirmiş, sadece hayır işleriyle ilgilenen, kendi halindeki Sana'nın hayatı babasının ve halasının onun için uygun gördüğü Jungkook ile evlenmeye karar vermesiyle değişecektir. "25 yaşındayım, be...