16

461 44 0
                                    




Sana POV

Sanki çok muhim bir işim varmışcasına saat 07:00'da uyanmıştım. Jungkook içerdeki koltukta uyuyordu, zavallı adam, doğru düzgün bir yatağı bile yoktu. Kafaya koymuştum, eve dönecektim. Hatta öncesinde Hong Kong ya da Singapura gidip biraz oyalanıp Kore'ye dönebilirdim. Malum halam, babam benim adıma endişelebilirdi eğer eve erken dönersem.

Duşa girdim, banyoda hazırlandım. Çıktığımda Jungkook kalkmıştı, terastaki şezlongda elinde telefon vakit geçiriyordu.

-Kahvaltıya gideceğiz, sen de gelecek misin?

+Bilmem, geleyim mi?

-(Omuz silkti) sen bilirsin.

+Geleyim o zaman.

Üzerime bir şort üstüne düşük omuzlu rahat beyaz bir bluz giymiştim, baştan küpe takmayı düşündüm ama hayır, fazla özeniyor gibi görünmek istemedim. Dalgalı hafif nemli saçlarımı açık bırakmayı tercih ettim.

Kahvaltı için gittiğimiz de Taehyung bizi masada ayakta karşıladı, ona fazla bakmamayı tercih ettim, bana baktığını hissediyordum. Biz Jungkook'la onun karşısına geçtik, Taehyung Jungkook'un değil benim karşıma oturdu. Jungkook şaşıraraktan:

-Hyung, karşıma otursana!

+Rose de geliyor, o karşına oturur diye düşündüm.

Çok şükür ki henüz kahvaltıya başlamamıştık, başlamış olsak yediklerim boğazıma takılırdı. Şaşkın bir şekilde Jungkook'a baktığımda o Taehyung'a bakıyordu aynı şaşkınlıkla. O anlık sessizliği bir kadın sesi bozdu

-Günaydın!!! Selam ben Rosé

Bize sürekli Rose diyorduk, o ismini Fransız aksanıyla söylemişti, Rosé...

Üzerinde oldukça renkli, dekolteli, askılı, uzun ama derin yırtmaçlı yazlık bir elbise vardı. Saçlarını arkadan sıkıca toplamış, zarif yüz hatları ortaya çıkmıştı. En az elbisesinin renkleri kadar dikkat çeken büyük küpeleri vardı.

O genç bir kadın, ben ise bir kız çocuğu gibi duruyordum, kot şort yerine etek giyseydim diye geçirdim içimden.

Ben şaşkınca ona bakarken o elini bana uzatmıştı:

-Selam, Sana değil mi? Jungkook benden bahsetti diye biliyordum ama...

+Evet, evet tabii bahsetti. Merhaba.

-Yalnız bu oturma düzeni ne böyle?

Taehyung karşımdan kalktı, beni kendi yerine yönlendirerek kendisi Jungkook'un karşısına geçti.

-Şimdi oldu!

Rose, Jungkook'un yanına oturur oturmaz, Jungkook'un dudaklarından öptü.

-Aşkım günaydın! Noldu? Tepki vermiyorsun.

Çok garip bir durumdaydık bir tarafta Taehyung ve ben, öbür tarafta Jungkook ve Rose.

Karşımda Rose oturuyordu. Ne biçim balayı çiftiydik!

Kahvaltıya gelmekle çok kötü bir tercih yapmıştım, aslında hazırlanıp gitmeliydim Hong Kong'a. Henüz bu gitme düşüncemi söylememiştim.

Rose saçma sapan konulardan konuşuyor, arada Jungkook'u sanki bir bebekmiş gibi beslemeye çalışıyordu.

Konuşmaya ben dahil olmuyordum ama Taehyung ve Jungkook gayet keyifle sohbet ediyordu Rose, ah pardon Rosé ile...

O sırada iki yaşlarında bir çocuk bizim masamızın yakınına gelmişti, onunla göz teması kurup güldürmeye çalışıyordum, bana "come!come!" demişti, fırsat bu fırsat diyerek çocukla oynamak için ayağa kalktım, hemen elimden tuttu, bana bir şeyler anlatıyordu ama anlamıyordum. Çocuğun annesi olduğunu tahmin ettiğim, biraz uzak masada oturan kadın geldi:

Planlanmış Evlilik (J.J.K. x Sana) SAKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin