"hâlâ psikoloji mi okuyorsun? sana uymadığını çok iyi bilmene rağmen?" leiko, tobio gülümsediği için sinirlenmişti. siyah saçlı oğlan ise o sırada sakin olmaya ve güçlü durmaya çalışıyordu. sesinin titrememesi için dua ettikten sonra konuştu. "aynen öyle."
"beni bırakman zor olmadı mı tobio? ayrıldığımızda teneffüslerde ders çalışırdın ama arada bana bakardın. derslerde de aynı şekilde. bakışların hep üzerimdeydi. baya zorlanmış olmalısın." inkâr etmeyi istedi. söyledikleri doğru olsa da olmadığını iddia etmek istedi. ama aniden gelen bir cesaretle konuşmaya başladı. bu sefer dua etmemişti sesinin titrememesi için.
"aslında bakarsan söylediklerin doğru. çünkü seni bırakmak çok zordu. her gün aklımdaydın, ayrılmıştım senden ama seni düşünmeden edemiyordum." leiko'nun dudakları zaferle yukarı doğru kıvrıldı. kageyama umursamadan devam etti. "lise bitti, mezun olduk. üniversiteye başladım. ama bunlara rağmen seni unutamadım. numaranı silmiştim ama ezberimdeydi. sana mesaj atmamak için kendimi zor tutuyordum. seni arayıp özlediğimi söylememek gerçekten çok zordu." sarhoş arkadaşını unutmuştu o sırada.
"bir gün okula giderken yolda bir çiçekçi gördüm. camlar çiçek desenliydi, küçük bir yere benziyordu ve aklıma sen geldin. içeri girdim sonra da..." kageyama'nın gözü parladı. "çiçekleri sevdiğin için teşekkür ederim, leiko. sonra da hayatımın gerçek aşkını gördüm." gerçek kelimesini bastırarak söylemişti. kız şok olmuş bir şekilde onu dinlemeye devam etti.
"sen çiçekleri sevdiğin için orayı ziyaret etmek aklıma geldi. belki küçük dükkandaki yoğun çiçek kokusu bana tekrar seni hatırlatır diye. ama öyle olmadı. sonra onu gördüm ve seni tamamen unuttum. senin tam zıttındı. uzun saçlarının aksine kısa saçları vardı, senin uzun boyunun aksine o kısa boyluydu. kumral saçların yerine onun güzel turuncu saçları vardı. ve en önemlisi o etrafına neşe saçıyordu. sen kendini öyle sanıyorsun fakat öyle değilsin leiko. o senin aksine çok yardımsever ve o kadar iyi kalpli ki. ayrıca o insanların sadece iyiliğini düşünüyor." bir şey diyemedi.
"bana bir kere ateş sembollü siyah bir bileklik hediye etmiştin ya. dandik bir şeydi. sen de dergiden çıktığını söylemiştin. ama ben onu her gün takıyordum çünkü bana onu veren sendin." leiko hatırladığını belli etmek için başını salladı. modu düşmüştü ve kageyama bunu tabii ki anlamıştı. "onu kaybettim ben. yıllarca özenle baktığım o basit bileziği neredeyse her gün onu görmek için çiçeklerden nefret etmene rağmen çiçek almak için gittiğim o dükkanda düşürdüm. ve bunun ciddi anlamda bir işaret olduğunu düşünmeye başladım. aslında onu gördüğüm ilk andan beri bir şeyler olduğunu hissetmiştim ama bilekliği düşürünce her şey oturdu benim için. ve onu düşürmem sayesinde numaralarımızı aldık. daha yakından tanıştık ve şu an çıkıyoruz." leiko ağzını açsa da bir şey diyemedi. bunu beklemiyordu ve hayatında hiç o kadar küçük duruma düştüğünü hatırlamıyordu. özellikle kageyama tarafından bu muameleyi gördüğü için acayip bozulmuştu. diyecek bir şeyler düşündü, bulamadı. bahsettiği kişiyi merak etmeden de duramadı. tobio birini ondan daha fazla sevdiğini ima ediyordu çünkü.
tam o sırada sarhoş olan tsukishima yanlarına geldi. yanında yamaguchi, onun omzuna elini atmıştı. etrafındakilere çarpıyorlardı ve yamaguchi herkesten özür diliyordu. leiko ve tobio onları gördü.
"aa!" tsukishima yamaguchi'den ayrılıp yanlarına geldi. "leiko değil mi bu ya?" yavaşça konuşuyordu. tsukishima bir anda suratını buruşturdu, midesini tuttu ve leiko'nun güzel, çiçekli elbisesinin üzerine kustu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gorgeous ⎯ kagehina
Fanfic• uyarı: YEME BOZUKLUĞU kageyama her gün aynı çiçekçiye gidiyordur.