Sanırım kimsesizliğimi bu denli hissettiğim ilk andı.Telefon parmaklarımın arasına titrerken hâlâ nasıl parçalanmadığını merak ediyordum. Zihnim bu anı düşünmek için fırsat buldu ve telefon parmaklarımın arasından kayıp yere düştü. Çıkan sesle irkilerek gözlerimi kırpıştırdığım sırada telefon birkez daha çaldı. "Baban..." diye fısıldayan Sehun'a bakamadım ama bir damla yaş kirpiğime asılı kaldı.
Kirpiklerim hiç kurumuyordu Sehun.
"Luhan?" diye fısıldadı tekrar. Sesi temkinli yükselmişti. Parmakları omzuma dokunduğu sırada birkez daha irkildim. Hangi ara bu kadar korkak olmuştum ben?
Hıçkırmamak adına dudaklarımı dişleyeceğim sırada, "Kim aradı güzelim?" diye sordu. "İyi misin?"
"Sehun, o çok kötü görünüyor." dedi Chanyeol.
Ellerim ne yapacağını bilemez gibi saçlarımı buldu. Alnımdaki perçemleri geriye atarken etrafıma baktım ve rüyadan uyanmayı bekledim. "Ah..." evet dudaklarımdan çıkan tek şey buydu. Bir mırıltı değil bir yakarıştı. Nida değil çığlıktı. Ama çok sessizdi.
Geriye tökezledim. Dik durmayı bile başaramıyordum, sahi ben ne zaman dik durabilmiştim ki? "Ah... B-benim gitmem gerek."
Kolumu sımsıkı sarıp beni kendine çevirdi. "Benim gitmem gerek." dedim tekrar. Kendimde miydim? Asla. Oysa daha ne olduğunu bile bilmiyordum.
Kolumu kurtarmaya çalıştım ama buna izin vermedi. "Benim gitmem gerek!" diye bağırdım sinirden titrerken. Biraz da şok ve korkudan...
Yerdeki telefonun birkez daha çaldığını duydum. Umursamadan kolumu Sehun'dan sert bir şekilde kurtarıp arabaya koştum. Karşıdan karşıa geçerken peşimden yankılanan korna ve küfür seslerini işitsem de bu en son umursayacağım şeydi.
Sehun bağırdı.
Sehun bu sefer çok bağırdı.
Bakmadım.
Durmadım.
Biliyordum, durursam gelirdi. Gelsin istemiyordum çünkü zaafımdan vurulmuştum bu sefer. Çok kırılgan ve çok hassastım. Ben çok güçsüzdüm bu sefer.
Bayılacaktım.
Bunu hissediyordum. Arabayı sürmeye başladığım andan itibaren bulanmaya başlayan midem, terleyen avuçlarım, dönen başım ve sürekli kapanan gözlerim bunun en büyük kanıtıydı. Korku dört bir yana dağılmış bedenimin taşıyamayacağı kadar ağırlaşmıştı.
Aynadan gördüğüm kadarıyla diğerleri beni bir taksiyle takip ediyorlardı. Sağlıksızca sürdüğüm araba yüzünden binlerce kez korna sesi duydum. Biliyordum, tehlikeli davranıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence /HunHan
FanfictionSehun, siyah severdi. Hayır, her şeyi siyah değildi. En azından saçları siyah değildi. Kısacası Sehun'du işte. Pek renk sevmezdi hayatında. Ta ki, o gelene kadar. Luhan, renkliydi. Evet, her şeyi renkliydi. Saçları bile. Kısacası Luhan'dı işte. Siy...