Kalbimin tepkisiz kalamadığı, ciğerlerimi sömüren tanıdık koku burnuma doğru yükseliyordu. Gece nasıl yattıysak hâlâ öyleydik. Başı hemen boyun girintimde, dingin nefesi saçlarımın diplerindeydi. Belime iki taraftan sıkıca sardığı kolları vücudumu kafeslemiş, vücudunun üzerine oturtmuştu. Sıcacıktık.
Yatağın üstüne zıplayan Viviyle gözlerimi aralarken masmavi gökyüzü camın açık kalmış kısmından gözlerime ulaşmıştı. Derin bir nefes verdim ve Sehun'un karnımdaki elleri de bedenimle beraber yükselirken, başımı yavaşça çevirip omzumun üstünden ona baktım.
Uyanmıştı.
Yeni uyanmış olmamın getirdiği boğuk sesimle güldükten sonra tekrar yanağımı beyaz yastığa bastırdım ve gözlerimi kapattım. "Uyan artık." diye homurdandı. "Geç kalacağız."
Onu umursamadım. Kolları şu an için öylesine cazipti ki bundan vazgeçemiyordum. Çıplak sırtıma çarpan çıplak göğsünü hissederken bir kolumu yatağın boş kalmış kısmına uzattım. Keskin çenesini omuzumda dolaştırdı. "Ne zaman uyandın?" diye sordum. Sesim boğazımdaki kuruluk yüzünden pürüzlü çıkmıştı.
"Bir saat oluyor." dedikten sonra omzumu öptü. "Horluyordun."
Onu ciddiye almadığımı gözlerimi açmadan orta parmak çekmemle gösterdim. "Yalan söyleme."
"Ciddiyim." diye diretmeye devam etti. "Burnunda et olabilir, hastaneye gitmek ister misin? Senin yüzünden uyuyamayacak mıyım ben?"
İndirdiğim parmağımı tekrar ona gösterdiğimde bu sefer dişleriyle yakaladı ve acımadan ısırdı. "Ağzın kopsun Sehun." dedim dişlerimin arasından. Vivi zorlukla yorganın altına girerek göğsüme kıvrıldığında Sehun üstümden yorganın ucuna uzandı ve yorganı kaldırıp ona baktı.
"Şerefsize bak, sevgilimin koynuna giriyor."
Vivi ona dişlerini göstererek hırladı. "Oğlum bak benim o." dedi Sehun. "Kalk lan oradan."
"Sehun..." dedim bıkkın bir sesle. Gözlerimi açıp ona baktığımda omuzlarını silkti. "Sen karışma, benim ve onun arasında bir mesele bu."
Gözlerimi devirdim. Sehun ve vivi kısa süreli bir boğuşma yaşadıktan sonra Vivi olgunluk göstererek çekip gitmişti. Sehun tekrar bana sarıldı. Dudaklarını omzumdan dirseğime kadar gezdirdikten sonra beni kendine daha çok çekti. "Sanırım dün gece fazla yordum seni." dedi bilmiş bilmiş. "Kalkamıyor musun?"
"Hayır, yalnızca uykum var." diye homurdandım. Muzip bir ifadeyle güldüğünde elimi karnına çarptım. "Ciddiyim Sehun, kalkabiliyorum."
Kendini geriye atıp sıcağını benden çekerken güldü ama onu umursamadım. Yataktan çıktım ve dolaba ilerleyip bir pantolon çıkarttım kendime. Onu üstüme geçirdiğim sırada odanın kapısı aniden açıldı ve yatağın ucunda duran kazağı üstüme geçirirken, "Geri zekâlı..." diye homurdandım. "Kapı çalma adetin yok mu senin Chanyeol?" dedim ters ters. "Odama böyle giremezsin."
"Nasihat verme bana be adam." dedikten sonra sırıttı. "Kalkın hadi."
"Müsait olmayabilirdik!" diye çıkıştım. "Defolun şu odadan ya! Sizi eve kim aldı ki?"
"Biz görebileceklerimizi hesaba katarak girdik içeriye zaten." dedi Jongin. "En fazla öpüşürler dedik." Güldü. "Tabii sabah birliktelikleri zevkleriniz arasında yoksa."
Onlara bir şey söylemesi için Sehun'a baktığımda anlamış gibi kaşlarını çattı. "Luhan bana sabahları vermiyor."
Omuzlarımı düşürüp ona baktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/169432071-288-k609309.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence /HunHan
FanficSehun, siyah severdi. Hayır, her şeyi siyah değildi. En azından saçları siyah değildi. Kısacası Sehun'du işte. Pek renk sevmezdi hayatında. Ta ki, o gelene kadar. Luhan, renkliydi. Evet, her şeyi renkliydi. Saçları bile. Kısacası Luhan'dı işte. Siy...