Bir yanım gece, bir yanım ay.
Gecenin içine doğan yarım ayım ben. Gecem gözleri, mabedim gözbebekleri.
Kapat gözlerini şimdi, sabah olmasını beklemek için fazla uyanığız.
Gözlerim aralanırken dudaklarım farkında olmadan büzülmüştü. Lakin Sehun yanımda değildi, yattığı kısım boştu ve çoktan soğumuştu. Gülüşüm sönerken dudaklarımı ıslattım ve saf saf gözlerimi ovdum. "Sehun?" diye mırıldanırken elim yüzümden kucağıma düşmüş, odanın kapısı aralanmıştı.
Sehun elindeki havluyu saçlarına sürte sürte odaya girdiğinde, "Neredeydin?" diye sordum. Odanın ortasında dikildi, boş boş gözlerime baktı. "Kafamı düdüklüye, bedenimi bulaşık makinesine soktum." Sesindeki alay uykumu açmaya yetmişti. "Nerede olacağım yavrum, duş aldım."
"Ha ha, komik çocuk." diye homurdandım alıngan bir tavırla. "Karnım ağrıyor gülmekten, yapma böyle espiriler."
Yatağın üstünde yüz üstü dönerken yavaş adımlarla bana yaklaşıp yatağın diğer köşesine oturdu ve sırtını başlığa yasladı. Şampuan kokusu genzime kadar ulaşmıştı. "Saat kaç?" diye mırıldandım esnemeden hemen önce.
Sehun esnerken aralanan dudaklarımı kapatmadığım için işaret parmağını ağzıma soktu. Ona kötü kötü baktım ama o aldırmadan güldü. "Seni, ben geçiyor."
Kaşlarımı çattım ve bunu yaparken saf saf güldüm. Sehun elindeki havluyu bie köşeye bırakıp tam gözlerimin içine baktı. "Uyusana, az daha izleyeyim seni. İçerideki sığırları gördüm tadım kaçtı."
"Karşındayım, izleyebilirsin. Hem ben de seni izlemiş olurum." dediğimde gözlerini kısarak dudağının kenarını kıvırdı. "İtiraf et, uyurken beni izliyorsun değil mi?"
Yorganı üzerimden itmeden dizlerimi kendime çektim. "Sanki sen yapmıyorsun?"
"İzlemiyorum demedim." derken alnına dökülen ıslak saçları geriye atmıştı. Hayranlıkla izledim saçlarını. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp bir öpücük bıraktı dudaklarıma. "Seni izlerken gözümü bile kırpmıyorum."
Gözlerinin karasından çaldı kahvelerime. Sağ elini yanağıma koyarken başımı kaldırıp kucağına yasladım. "Luhan dram yaratma, yavrum."
Yüzümü buruşturup ona bakarken parmaklarıyla burnumu kıstırdı. "Sehun, abartmıyorum ama sen gerçekten benim hayatımda gördüğüm en sığır adamsın." diye mırıldandım huysuz bir homurtuyla. "İki romantiklik yapacaksın onu da burnumdan getirdin ya."
"Kız," dedi aniden. Yüzüne bir sırıtma yerleşmişti. "Gel sabah sevişmesi şey yapalım, ben sana romantik olurum."
Ona boş boş baktım. Kucağından kaldırdığım başımla beraber yataktan aşağıya inmeye çalıştığımda kollarını belime sarıp beni tekrar kucağına çekti. Tek fark, bu sefer başım değil, popom kucağındaydı.
"Küstün mü sarışınım?" diye sordu tişörtümün omzunu aşağıya çekiştirirken. Ne yaptığını görmeye çalıştığımda omzumu öptüğünü hissettim. "Bak bir kez sabah yapsak sen de seveceksin."
"Sehun, seni cidden döverim." desem de omzumdan boynuma çıkan dudaklarından etkilenmiştim. "Sabahları çok yapmış gibi konuşuyorsun."
Dudakları kulağımın altında duraksadı. "Yapmadığımı nerden biliyorsun?"
Dirseğimi karnına geçirmeye çalıştım. "Aptalsın Sehun!" diye çemkirdim o gülerken. "Şerefsiz, bırak beni!"
"Lan oğlum bir dur." dedikten sonra ensemi öptü. "Şaka yapıyorum, dokunduğum kokladığım tek gül sensin."
![](https://img.wattpad.com/cover/169432071-288-k609309.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence /HunHan
FanfictionSehun, siyah severdi. Hayır, her şeyi siyah değildi. En azından saçları siyah değildi. Kısacası Sehun'du işte. Pek renk sevmezdi hayatında. Ta ki, o gelene kadar. Luhan, renkliydi. Evet, her şeyi renkliydi. Saçları bile. Kısacası Luhan'dı işte. Siy...