İnsan kaç kere ihanete uğrardı şu hayatta?
Ya da sırtını dayadığını sandığı insanların aslında dikenlerine sarıldığını ne zaman anlar?
Biliyor musunuz, bu soruları sürekli kendime sormaktan, boş boş aynaya bakmaktan sıkılmıştım. Yılmıştım. Beni yıktıklarını düşündükleri çok zaman olmuştu.
Yıkıldım doğru.
Ama her seferinde daha da güçlü kalktım ayağa. Dizlerim parçalandı belki, belki de avuç içlerim yaralandı ama bir şekilde, her seferinde kalktım. Şimdi de bunu yapabilir miydim? Sehun ihanete uğramış gibi gözlerimin içine bakarken, ben ayağa kalkabilir miydim?
Üstelik bu sefer düşen tek ben de değildim. Yanıma onu da çekmiştim. Yemin ederim bunu istememiştim ben. Yalnızca kendimi biraz toparlamak istemiştim.
"Sarışın?" diye fısıldadı bir kez daha. "Bana bir şey söyle de ona inanayım. Gidiyor musun?"
Sustum.
Verecek tek bir cevabım yoktu zaten. Ondan kaçmak ister gibi kucağımdaki Vivi'nin boynuna tasmasını geçirdim ve yere bıraktım. Zaten sessizliğim onun için bir cevaptı. "Beni bırakmayacağını söylemiştin!" diye bağırdı bir anda. Bunu kabul edemiyormuş gibi bir hali vardı.
Ayağımı yerde gezdirip hayali taşla oynarken, "Seni bırakmıyorum." diye fısıldadım zorlukla. "Yalnızca okul için gidiyorum, seni bıraktığım yok."
"Bana mesafeler aşka engel değildir felsefesi yapma." dedi dişlerinin arasından. Yumruklarını deli gibi sıkıyor, derin derin nefesler alıyordu. "Buradaki okulların neyi eksik? Luhan sen nereye gidiyorsun ya?"
Burnumdan sert bir nefes aldım. "Akşam konu..."
"Şimdi konuşacağız!" diye çıkıştı. "Akşam falan konuşmak istemiyorum, şimdi konuşacağız! Beni bırakıp gitmek istemeni şimdi konuşacağız!"
"Bağırma." dedim etrafıma bakınırken. Henüz birinin dikkatini çekmemiştik ama bağırmaya devam ederse çekecektik. Bu yalnızca okuldaki kaostan beslenen kısmı doyururdu.
"Yanlış bir şey mi yaptım?" diye sordu ılımlı bir sesle. Kendini sakinleştirmeye çalıştığı ortadaydı. Ne kadar başarılı olduğu kısmı ise tartışılırdı. "Hastaneden çıktıktan sonra ya da önce seni kıracak bir şey mi yaptım sarışın?"
Hastaneden çıktıktan sonra görüşmemiştik, bu yüzden o zaman bir şey yapmamıştı. Aslında önce de yapmamıştı. Eskiyi saymazsak ve o fotoğrafı düşünmezsek bana gerçekten bir şey yapmamıştı. Zaten fotoğrafın açıklamasını da yapmıştı.
Aslında ben neyin ne olduğunu bilmiyordum. Tek istediğim kaçıp kurtulmak istememdi.
"Biliyorum önceden sana bok gibi davranıyordum ama sevgili olduktan sonra hiçbir şey yapmadım Luhan." dedi bana usulca yaklaşırken. "Fotoğraf mevzusu mu?"
Başımı iki yana salladım.
"Siktir, o değil mi?" diye diretti. "Anlattım ama sana. Ben öpmedim dedim..."
"Hayır, yalnızca gitmek istiyorum."
"Yalnızca gitmek mi istiyorsun?" diye sordu şaşkınlıkla. "Bu kadar bencil olma Lu. Ben ne olacağım? Hadi her şeyi geçtim, beni de mi umursamıyorsun?"
"Hayır."diye karşı çıktım hemen. "Seni elbette umursuyorum. Sehun sınav zamanı geldi ve biz üniversite için zaten ayrılacaktık. Bunun bilincindeydik ikimiz de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence /HunHan
FanfictionSehun, siyah severdi. Hayır, her şeyi siyah değildi. En azından saçları siyah değildi. Kısacası Sehun'du işte. Pek renk sevmezdi hayatında. Ta ki, o gelene kadar. Luhan, renkliydi. Evet, her şeyi renkliydi. Saçları bile. Kısacası Luhan'dı işte. Siy...