Rüya

46 1 2
                                    

Beni denize doğru itiyordu.Yüzünde korkunç bir ifade vardı. Ne olduğunu anlayamadan kendimi suyun içinde buldum. O kadar soğuktu ki tüylerim diken diken olmuştu.

"Seni sevmiyorum ben Arzu'yu seviyorum. Şimdi hayatımdan sonsuza kadar çıkıcaksın hahaha."

Daha ne olduğunu anlayamadan bir şey ayağımı tuttu. Derine,derine, daha da derine sürükledi. Nefes alamıyordum ama sorun da değildi. Beni sevmiyordu.

Dıııııt. Dıt dıt dıt dııııııııııt.

Aptal alarmlar. Beni şu kabustan uyandırdığı için minnettardım gerçi. Selim'in yüzünü görmek bile çok kötüydü. Rüyamda olsa bile. Bana çektirdiği acıların hepsini kendisi de çekiyodur inşallah. Kız yüzü göremesin bir daha. Tilkilere kalsın yarebbim. Sabah beddualarımı yaptıktan sonra telefonuma bir göz attım. Selim. 5 cevapsız arama. Hem rüyama hemde gerçek hayatıma girmeye çalışıyor sanırım. Ama kapılar sonuna kadar kapalı ona. Ne var diye mesaj attım ama içimdeki kurt beni yiyip bitirecekti. Kahvaltıya öyle huzursuz oturdum ki bizimkiler bir sorun olduğunu düşündüler. Sanırım keyfimi sadece Özgür getirebilirdi. O yüzden mayomu giyip büyük havuza doğru yürümeye başladım. Bir de ne göreyim Elif'le ikisi şezlonglarda kıkır kıkır gülüyorlar. Yok bu sahneye dayanamazdım gerçekten. Hışımla arkamı döndüm ve denizin yolunu tuttum. Bugün bir şey doğru gidemez miydi? Telefonuma baktım gelen mesaj yok. Son görülmesi 4:45. Kesin içtiler kesin. Beni aramasının başka bir açıklaması olamaz çünkü. Salak çocuk. Gerizekalı. Paranoyak yaptı beni. 

Denize indiğimde havlumu bir şezlonga atıp hemen kulaklıklarımı taktım. Müzik sadece kafamı susturabilirdi. Ama bunun ardından Selim'le en sevdiğimiz şarkının çıkması gerçekten fazlaydı. Sinirle kulaklıklarımı çıkarıp fırlattığımda karşımda köpek yavrusu gibi gözlerle bakan Enes'i gördüm. Hımm vücut çalışmış olmalıydı. Bir yılda ne kadar değişmişti böyle. Enes bizim sitedeki başka bir grupta olan(ki oradaki kimseyi sevmem) çocukluk arkadaşımdı.

"Naber İloşum?"

"Enes ya nasıl da özlemişim seni. Bayağı değişmişsin vala." dedim elimle okey işareti vererek. Güldü bu lafıma. Gerçekten iyi çocuktur ailesini tanıyorum.

"Bir derdin var gibi anlat bakalım."

Enes'in de huyu buydu işte. Hemen destekleyici arkadaş moduna girerdi. Bu yüzden herkesle iyi anlaşırdı. İskeleye yürümeyi teklif ettim. Giderken de İstanbul'daki gerizekalıyı(kısaca Selim) anlattım. O da yeni ayrılmış kız arkadaşından. Aynı dertten muzdarip iki kişi acılarımızı paylaştık rahatladık. Gerçekten onunla konuştuktan sonra içim rahatlamıştı. Şezlonglara dönerken,

"Ben bizimkilerin yanına gidiyorum. Çağırmıyorum çünkü sevmediğini biliyorum. Bazen beni bile çileden çıkarabiliyorlar." dedi ve komik surat işareti yaptı.

"Teşekkür ederim Enes. Sen gerçekten iyi bir arkadaşsın." dedim ve göz kırparak uzaklaştı.

Yeniden yalnız İlayda olarak kalmıştım ki ileride Sevda ve Berk'i gördüm. Sevda:

"Ne işin var be şu çocukla? Sevmediğimi biliyorsun."

"Ama benim arkadaşım ve diğerleriyle hiç alakası yok. Tanısan sende seversin."

"Of peki bugünlük laf yok sana. Havuzda Elif'le Özgür'ü gördün mü?" Bunu fısıldayarak söylemişti çünkü Berk'in duymasını istemiyordu. Bende istemiyordum. Kafamı salladım üzgünce.

"Ben gerçekten böyle bir kız olduğunu bilmiyodum İlayda. Araya mesafe koymak lazım."

"Aynen öyle düşünüyordum canım. Hadi denize girelim hava çok sıcak."

Kısa bir bölüm oldu ama. Bodrum'daki biricik arkadaşlarıma gelsin. Bu tatil onlar sayesinde çok güzel geçti. :)

Yaz GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin