Partilerden nefret ediyordun. İçkiden, terlemiş vücutlardan, aşırı miktarda küfür kullanılmasından, oyunlardan yani partilerle ilgili her şeyden. Sana kalırsa odana kapanmayı, sıcak kahve içmeyi ve yağmur cama vururken müzik dinlemeyi tercih ederdin ama Peter seni bu cehennem deliğine sürükledi ve sen ona hayır diyemedin.Peter'la, Ms. Smith'in ana sınıfındayken tanışmıştınız. Uzun saçlarının bütün sırayı kaplaması sebebiyle saçının bir bölümünü kesmeye karar verdiği günden beri en yakın arkadaştınız. O günün geri kalanı boyunca ağlamıştın ancak ertesi gün öğleden sonra yüzünde gururlu bir gülümsemeyle, yaptığı el yapımı yapışkan bilekliği sana vermişti.
"Saçını kestiğim için üzgünüm y/n ama hâlâ yakın arkadaş olabileceğimizi düşünüyorum."
Ona o sırada aşık olmuştun. Ayrıca hâlâ bu çirkin, mavi ve koyu yeşil boncukları olan bilekliği takıyordun.
Peter o zamandan beri odak noktan oldu. Onsuz bir hayat düşünemiyorsun bile.
Peter onu arkadaştan daha fazlası olarak sevdiğini bilmiyor ve zaten onun sana asla arkadaştan daha fazlası olarak bakmayacağını biliyorsun. Belki küçük kardeşi? İşte en çok acıtan şey de bu.
"Hadi Y/N! Çocuklar doğruluk mu cesaret mi oynamaya başlıyor." Peter heyecanla kuşağını fısıldayıp bileğini tuttu ve seni gruba doğru sürekledi. Liz , Ned , Jack ve Nash çemberde gördüğün tek tanıdık yüzlerdi. Tanımadığın bir kaç kız Peter'a gülümsedi daha sonra Peter'ın senin kolunu tuttuğunu gördüklerinde suratlarını ekşilttiler. Neden partilerden nefret ediyordun sebep #265 Kaba insanlar.
"Merhaba Peter, Merhaba y/n!" Yerlerinize otururken hepsi sizi selamladı. Peter solunda, Liz sağında oturuyordu. Hepsine gülümsedin. Aslında olduğun yerde mutluydun ta ki düşünene kadar!
Doğruluk mu cesaret mi asla iyi bitmezdi! Asla!
Nash sırıttı "Tamam hadi başlayalım.." doğrudan Peter'a baktı ve sırıttı. "Peter'la başlamalıyız! Doğruluk mu cesaret mi?"
"Hmm, cesareti seçiyorum"
"Bu odada bulduğun en tatlı kişiyi öpmeni istiyorum."
Peter "Basit" diye fısıldadı ve ellerini birbirine sürttü. "Liz" Bağdaş kurduğun bacaklarının üzerinden eğildi, Liz de onun hareketini tekrarladı ve kollarını Peter'ın boynunun etrafına doladı. Bunlar yüzünün tam önünde oluyordu.
Kıskançlık damarın atmaya başladı, yüzün kızardı ve görüşün bulanıklaştı. Gözyaşlarını geri ittin ve kendini toparladın. Nash tepkilerini farketmiş olacak ki diğer bütün çocuklar gülüp ıslık çalmaya başladığında o sadece yüzüne garip bir şekilde bakıyordu.
"y/n.. doğruluk mu cesaret mi?" Nash gözlerinin içine sert bir şekilde bakıyorken sordu, bütün çocuklar birden sessizleşti.
Liz konuşmaya başladı "Ama Nash sen zaten sordun, bu Peter'ın sı-"
"Kes sesini Liz." Nash, Liz'in sözünü kesti ve devam etti "Doğruluk mu cesaret mi y/n?"
Kalbin olduğundan daha hızlı atmaya başlamıştı ve Peter yüzüne sorgulayıcı bakışlarıyla bakıyordu. Omuz silkmekle yetindin ve doğruluk dedin, sakin kalmaya çalışıyordun ki bence bunda gayet iyiydin.
"Peter'ı seviyor musun?"
Gerçekten çok sıcak hissetmeye başladın. Bütün gözler Peter'la sana dönmüştü.
Gülümsedin "Tabii ki de seviyorum, o benim en yakın arkadaşım!" bunu yapmaması gerektiğini ima eden bakışlar attın ama o bunu tabii ki de umursamadı.
"Hayır, yani demek istediğim arkadaşlıktan daha fazlası."
O anda Peter'a bakmaya cesaret edemedin. Aklının içinde saniyede 100 milyon düşünce geçiyordu. Doğruyu mu söylemeliydin? Kaybedecek neyin vardı ki? Ama ya evet dersen ve arkadaşlığınız bozulursa?
Ne yaptığını bilmeden evet diye mırıldandın. Farkına vardığında özür diledin ve kendini evden dışarıya attın.
Vücudun evden bir kaç metre ötede yaşlı bir ağacın önüne düştü. Eski bileziği bileğinden çıkarıp karanlığa doğru attın. Ağlayışın gece gökyüzünde yankılanıyor, üstündeki yıldızların ışığı gözyaşlarından lekelenmiş yanaklarını aydınlatıyordu.
"Ne yaptım ben?"Kendi kendine söylendin.
"Emin değilim ama yaptığına sevindim." dedi tanıdık bir ses. Peter?
"Peter?" Gerçekten onun olup olmadığından emin değildin.
"Benim." diye fısıldadı.
"Beni nasıl buldun?" Bu konuda bu kadar rahat davranması çok sinir bozucuydu. Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi.
"Çünkü seni tanıyorum." Cevabı kalbinin teklemesine sebep olmuştu.
"Bunu düşürmüşsün." Kelimeler ağzından gergin bir şekilde çıktı, tıpkı bunu söylemek ona zarar veriyor gibiydi. Bilekliği usulca kucağına bıraktı.
Ay ışığının altında çok hoş görünüyordu. Gözleri parlıyordu ve soğuk nedeniyle yanakları kızarmıştı. Geçen ayki 17. doğum günü için aldığın kazağı giydiğini fark ettin.
"Yani, beni seviyorsun?" Hafifçe gülümseyerek dudağını ısırdı, gözlerinde muzip bir ifade vardı. Her şeyi daha açık ve neredeyse daha az garip hale getirmek için böyle bir yolu vardı. Onun hakkında sevdiğin şeylerden biri de buydu. Şakasına omzuna bir yumruk attın ve yorgun bi kahkahayı serbest bırakarak doğrudan gözlerinin içine baktın.
"Evet, Peter. Bana bu çirkin bilekliği verdiğinden beri senden başka hiçbir şeyi yada hiç kimseyi düşünemedim." Derin bir iç çekerek mırıldandın. "Lanet olsun sana aşığım." Bunları söylerken sesin o kadar yorgun çıkmıştı ki...
"y/n.." Peter'in melekesi sesi aranızdaki sessizliği bozdu.
"Ned-" söyleyeceğin şey her neyse onun yumuşak pembe dudakları, senin soğuktan çatlamış dudaklarını örttü. Yüzünü ellerinin arasına aldı. Daha önce hiç tatmadığın bir mutluluk duygusunu hissedebiliyordun. Peter dudaklarına pek kısa olmayan bir kaç öpücük bıraktıktan sonra kendini yavaşça geri çektin.
"Peki ya Liz?" Doğrular bütün gerçekliğiyle suratına çarpıyordu. Peter uzaklaştı ve suçlu bir şekilde yere baktı.
"Oh, o sanırım işe yaradı." Anlamsız bakışlarımla ona bakarken devam etti.
"Biliyor musun? Saçını neden kestiğimi tam olarak hatırlıyorum." Sinsi bir gülümsemeyle sana baktığında kendini daha fazla tutamadan sende kahkaha atmaya başladın.Peter'ın baş parmakları gözyaşlarını sildiğinde üşüdüğünü hissettin.
"Bende seni seviyorum, bu çirkinlik bileziği kabul edip onu takmaya başladığından beri."
"Çirkinlik bir kelime değil." Peter bazen kendi kafasından kelimeler uydurup söylerdi, bu yüzden bu kelimeye çok takılmadın. Yüzünü, onunkine yakılaştırdın.
"Kapat çeneni ukala." kıkırdadı. Burunlarınız birbirine değiyordu.
Kıkırdarın. "Yap şunu..." Sızlanarak, yüzündeki gülümsemeyle konuştun.
"Sanırım sadece yapmak zorunda kalacağım." Dudaklarını bir kez daha seninkilerle buluşturdu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
🌚 Peter böyle söyletme yöntemi olmaz olsun 🌝
*düzenlendi*
![](https://img.wattpad.com/cover/178681660-288-k116112.jpg)