• Shameless • |P.P

2.1K 118 54
                                        


UYARI!! Şarkıya uyarlanmış bir bölüm olduğu için şarkıyla okumanızı tavsiye ederim



Çoğu gün olduğu gibi erkenden kalktın. Uykunu aldığın için değil, gördüğün rüyalar yüzünden erken uyanıyordun. Her gece rüyanda onu görmen aklını kaçırdığını mı işaret ediyordu? Uyuduğun birkaç saat içerisinde bile seni rahat bırakmadan rüyalarına dalması acımazlık değil miydi?

So many mornings, I woke up confused
(Çoğu zaman kafam karışık uyanıyorum)

In my dreams, I do anything I want to you
(Rüyalarımda sana istediğimi yapıyorum)

Peter Parker'a 2 yıldır aşıktın. Lisenin başında tanışmış ve çok yakın arkadaş olmanız uzun sürmemişti. Her kötü zamanında yanımda olmuştu, ona her zaman koşulsuz destek olmuştun.

O zamanlar her şey güzeldi.

Ama artık iki yabancıydınız.

Aranızdaki arkadaşlığı sen bozmuştun.

Peter'a karşı farklı duygular besleyerek..

It's been a secret for the longest time
(Bu uzun süredir bir sırdı)

Ama şuan annenden May halaya kadar çoğu kişi biliyordu.

Annen ve May, Peter ve senin sayende tanışmışlardı. Aynı mahallede yaşamanızın avantajı olarak ikisinin kaynaşması uzun sürmemişti.

Sizin aksinize ikisinin arası gayet iyiydi. Hatta May halanın isteği üzerine yemek kursuna yazılmışlardı ve birlikte gidiyorlardı. Duyguların herkes tarafından öğrenilmeden önce günleriniz sürekli birbirinizin evinde geçerdi.

Ama şimdi ya annen onlara gidiyordu ya da May hala size geliyordu.

Peter'a gelirsek, o seni gördüğünde ya görmezden geliyor ya da kaçmayı tercih ediyordu.

Daha fazla kafandaki savaşa dayanamayarak hazırlanıp kendini dışarıya attın. Dersinin başlamasına 1 saat vardı ama bunu umursamadın ve okula doğru yürümeye devam ettin. Nedenini bilmediğin şekilde bugün fazlasıyla kötü hissediyordun.

İlk dersin kimyaydı. Peter'la ortak derslerinizden yalnızca biriydi. Kimya sınıfına girdiğinde sınıfta tek başına oturmuş ders çalışan bir Peter beklediğini söylemek kesinlikle yalan olurdu. Seni görünce her zaman yaptığı şeyi yaptı. Ne mi? Seni görmezden geldi ve eşyalarını toplayıp sınıftan çıkmaya yeltendi. Hadi ama!

Don't run, no, don't hide
(Kaçma, hayır, saklanma)

"Benden kaçma"

Kendinden beklemediğin cümleyle birkaç saniye duraksadın. Sesin o kadar bıkkın çıkmıştı ki, gerçekten bu durumdan artık sıkılmıştın. Aynı şeyleri hissetmiyor olabilirdi ama böyle yapması artık seni sıkıyordu. Arkası dönük olduğu için ne tepki verdiğini göremiyordun.

"Kaçmıyorum" cevabıyla ağzından bir 'huh' çıkmasına engel olamadın.

Aniden gelen özgüvenle devam ettin "Neredeyse 5 ay.. 5 aydır birbirimizle kaç cümle konuştuk Peter?" İçtenlikten uzak bir şekilde güldün "Özür dilerim, kelime mi demeliydim?" Bakışların Peter'ın sırtındaydı. Arkasını dönmesi için birkaç saniye beklemene rağmen o dönmemekte ısrarcıydı. "Tanrım hâlâ bakmıyorsun bile Peter!" Sinirle sesini yükselttiğinde en başlarda güçlü çıkan sesin sonlara doğru çatlamıştı.

Peter arkasına döndü. "Yapamam" gözlerini arkasına döndüğü an yere sabitlemişti.

Aldığın cevapla kaşların hafifçe çatıldı. "Neyi yapamazsın Peter." Bunca şeye rağmen üstü kapalı konuşmaya devam etmesi sinirini daha fazla bozuyordu. "Tanrım! Benimle açık konuş çünkü buna ihtiyacım var." Gözlerini yerden çekip sana bakmaya başladı. Bakışları farklıydı, tarif edilmesi zordu.. çok fazla şey anlatmak istiyor gibiydi ama yapamıyordu.

Neredeyse 1 dakika boyunca ikinizden de ses çıkmadı. Beklentiyle ona bakmaya devam ederken, söyleyeceği şeyi fazlasıyla merak ediyordun.

"Söyleyemem." Kısık bir sesle aranızdaki sessizliğe son verdi. Aldığın yanıttan memnun olmadığını, dudaklarına yayılan gülümsemeden anlayabiliyordu.

"Peki, o zaman ben sana bir şey söyleyeyim Peter.. Her lanet olası gün beni sevmediğin düşüncesiyle ne kadar acı çektim biliyor musun? Duygularım yüzünden kendimi suçlayıp günlerce ağladığımı biliyor musun? Beni görüp kaçtığında ne kadar acı çektiğimi tahmin edebiliyor musun!?" Derin ve titrek bir iç çekip, daha sakin bir sesle devam ettin. "Biliyor musun benim olmayan birini sevmekten yoruldum. Benden bu kadar Peter."

Cümleler dudaklarının arasından yaşadığın tüm acıyı kusmak istercesine kendiliğinden dökülürken, biraz olsun rahatlamış hissettin. Sınıftan çıkmak için hareketleneceğin sırada Peter'a baktığında afalladın. Onun gözleri mi dolmuştu?

"Peki, benim ne kadar acı çektiğimi sen biliyor musun y/n?" Tıpkı az önce senin yaptığın gibi o da sesini yükseltmişti.

"Ne o? Sevdiğin kız da seni mi istemedi Peter? Hah! Yoksa suratına bile bakmıyor mu?" Histerik bir kahkaha attın. Eğer dışarıdan biri seni izleseydi rahatlıkla iyi olmadığını söyleyebilirdi.

Peter'a baktığında sinirden çenesinin kasıldığını gördün. "Sevdiğim kız benim yüzümden acı çekerken ben onun yanında olamadım y/n ve bu düşünebileceğinden daha fazla acıtıyor."

Birkaç saniye boyunca hissettiğin derin acıyla duraksadın. Ne anlaman gerektiğini bilmiyordun. Senden mi bahsediyordu yoksa başka biri mi vardı? Eğer varsa sana yaşattığı acıları umursamadan tek acısı o kız mıydı? Bir de bunu sana söyleyebiliyor muydu?

Boğazında oluşan düğüme engel olamadım. Birkaç dakika boyunca ikiniz de konuşacak gücü kendinizde bulamazdınız. Ne anlaman gerektiğini ya da ne söylemen gerektiğini bilmiyordun bile.

"Pekala, Peter.. O zaman ona git çünkü ne olursa olsun üzülmeni istemem."

Peter'ın omzuna çarparak kapıya doğru ilerledin. Gözyaşlarını geri yollamaya çalışıp aynı anda da titreyen ellerinle kapıyı açmaya çalışıyordun.

"O kız sensin y/n..." Arkan Peter'a dönükken duyduğun cümleyi sindirmeye çalıştın. Yavaşça ona doğru döndüğünde doğrudan gözlerinin içine bakmaya başladı.

Üstündeki şoku atlatıp Peter'a doğru yaklaşmaya başladın. "Bana yalan söyleme Peter, tam kendimi bu duruma alıştırmışken bana umut verme."

Gözlerini kocaman açıp, hızla savunmaya geçti. "Sana yemin ederim ki yalan söylemiyorum
y/n sadece, sadece şu an açıklayamayacağım şeyler var ve tüm o şeyler yüzünden seni tehlikeye atamazdım."

Aranızdaki mesafe her bir saniye azalırken, aklının başından gittiğini biliyordun. Seni tehlikeye atacağını düşündüren şeyin ne olduğunu sormak bile aklından saliseler içinde uçup gitmişti. Burunlarınız birbirine değerken ve sen dudaklarına bakmaktan kendini alamıyorken mantıklı şeyler düşünmen elbette beklenemezdi. Bakışlarını zar zor gözlerine çıkarttığında, onu da gözlerinin dudakların ve gözlerin arasında mekik dokuduğunu gördün.

"İnan bana y/n.." bir eli yavaşça belini buldu. "Aylarca, seni özgürce sevebilmenin hayalini kurdum."

"Sana inanmak istiyorum." mümkünmüşcesine biraz daha yaklaştın. Hareketinle eş zamanlı olarak Peter'ın nefesi hızlanmıştı. Hafif bir sırıtmayla Peter'in gözlerinin içine baktın. "Bana edepsizliğini göster Parker."
ve Peter zaman kaybetmeden dudaklarını seninkilerle buluşturdu.







~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

🖤 Umarım beğenmişsinizdir 💚

*Düzenlendi*

𝐓𝐨𝐦 𝐇𝐨𝐥𝐥𝐚𝐧𝐝 𝐈𝐦𝐚𝐠𝐢𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin