Şiddetle önerilen parçamız; Torri Kelly – Paper Hearts
İyi okumalar dilerim!
***
“Lütfen,” diye tekrar etti Jane, acıya aldırmaksızın. Özellikle Ed’e bakıyordu çünkü o vicdanlı bir insana benziyordu. “Beni onlara vermeyin.”
Askerlerin adım sesleri giderek yaklaşıyordu, Jane bundan kaçmak istercesine sımsıkı gözlerini kapadı. Tüm bu olaylardan sonra tekrar oraya gitmesi eskiden bulunduğu durumdan daha kötüydü. Sırf evlenmemek için kaçmış ve babasına karşı gelmişti. Bu saatten sonra tekrar babasının karşısına çıkamazdı.
“Bundan bizim çıkarımız ne?” diye sordu Joce, olaya dalarak. Sanki Ed’in aklını karıştırmaya çalışıyordu. “Seni tanımıyoruz bile!”
“Size kim olduğumu söylerim!” dedi Jane, aniden. Zaten daha fazla saklayamazdı. “Buraya nasıl geldiğimi anlatırım!”
“Onu sığınağa götür Colin,” dedi Ed sonunda konuştuğunda. Gözleri şefkatle Jane’e çevrilmişti, “askerler birazdan gelir.”
Colin başını sallayıp yavaşça Jane’in yataktan inmesine yardım ederken, kızın hala ıslak elbiseyle durduğunu fark ettiği için havluyu da uzatmıştı. Jane havluyu üzerine sarıp titremesini durdurmaya çalışıyordu.
Joce, Ed’in kolundan tuttu, “Sığınağımıza bir yabancıyı nasıl götürürsün?”
Ed, kızgın bakışlarını Joce’a çevirdi, “Sığınak yardıma muhtaç herkese açıktır.”
“Sence hangimiz daha çok yardıma muhtacız, Ed?” dedi Joce, kızı işaret ederek. “Zavallı olan biziz.”
“Hangi tarafın daha zavallı olduğu konusunda daha sonra da açık oylama yapabiliriz,” dedi Colin, Jane’i götürürken, “şimdi askerler gelmek üzere.”
“Sen kız ile kal,” dedi Ed, Colin’e.
Colin başını salladı ve Jane için kapıyı açtı, Jane ilk defa bu evin içini görüyordu. Bej renginde boyanmış duvarlara, asılmış tablolara ve kenarda duran masanın üzerindeki çay bardaklarına baktı. Her yer aksesuarlarla doluydu ve bu Jane’in gözünü yormuştu.
Jane dar koridordan geçerken gözlerini duvara pastel boyayla resim çizen küçük bir oğlan çocuğuna kaydırdı, çocuğun elleri boya içindeydi ama çizmeye devam ediyordu. Jane’i görünce yaramaz bir çocuk olduğunu belli edercesine sırıttı. Koridordan telaşlı bir kadın fırladığında çocuk ellerini arkasına saklamıştı. “Sen ne yaptın oğlum?” diye kızdı annesi, çocuğu kaldırdı ve yaptığı esere bakıp kaşlarını çattı.
Ama Jane daha fazlasını göremedi çünkü Colin’in peşinden gidiyordu. Koridoru geçtiklerinde karşılarına salona benzeyen bir yer çıktı, salonun büyük pencereleri ve onları kapatan kalın perdeleri vardı. Jane salona koyulmuş büyük, kahverengi koltuklara bakarak bu evde kaç kişinin birden yaşadığını merak etti. Sağ tarafında üst kata çıkan bir merdiven vardı, oradan da konuşma sesleri geliyordu.
“Gel,” dedi Colin onu çağırarak, Jane o zamana kadar durduğunu fark etmemişti bile. Colin hızlı hareketlerle ayaklarının altındaki halıyı biraz kıvırdı ve metal bir kulpu ortaya çıkardı. Jane şaşkınlıkla izlerken, çocuk güçlü kollarıyla kulpu çekti ve parkeler havaya kalktı. Jane, ilk başında onların parke olduğunu düşünmüştü ama dikkatli baktıktan sonra aslında onun yerdeki parkeler ile kaplanmış bir kapak olduğunu anladı. Bu yüzden kapalı olduğu sürece hiçbir şey fark edilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞÜŞ
Ciencia Ficción"Ben öbürleri gibi değilim," dedi Joce ona doğru tehditkar adamlarla yaklaşırken, Jane titriyordu ama bu soğuktan değildi, çocuk ürkütücü görünüyordu sadece. "Sorgusuz sualsiz hiç tanımadığım birine yardım etmem." "O zaman etme," dedi Jane ifadesiz...