Yazarın Notu

1.4K 119 122
                                    


Sevgili Düşüş -kalan varsa- okuyucuları,

Bu mesajı size yayınladığım son bölümden 3 yıl sonra, Düşüş'ün ilk bölümünü yayınlayışımdan 6 yıl sonra yazıyorum. Ve bu rakamlara inanamıyorum. 6 koskocaman yıl ne demek? Bunca zaman nereye, nasıl gitti hiçbir fikrim yok. Yarattığım dünya, karakterler, sizlerin yorumları, gecelere kadar yazışlarım, hayatımın en güzel zamanlarından biriydi. Şimdi hepiniz neden bu kadar uzun süre kaybolduğumu merak ediyorsunuz. Hatta büyük ihtimalle Düşüş'e ilk zamanlarında başlayanlar bu 6 yılda kayboldu gitti. Ben bu siteye girdiğimde teması bile böyle değildi yahu! Ankara'yı Melih Gökçek'ten önce terk edip inşaatlar bittikten sonra geri gelmiş hissediyorum. Wattpad çok değişik bir yer olmuş. 2014'de olduğu yer değil kesinlikle. Fikrimce, daha kötü bir yer olmuş durumda.

Neyse, Düşüş konusuna dönelim.

Size bir açıklama borçluydum. Bu açıklama da oldukça geç geldi aslında. Ölmediğimi bilin istiyorum. Şu sıralar, biliyorsunuz izolasyon dönemindeyiz, bu da içime dönmemi sağladı ve buraya bir not yazmak için zaman kazandırdı. Dünyada değişik şeyler oluyor. Şu Covid-19'a bakın! Beni bile Wattpad'e döndürdü!

Mesajlarınızı gördüm. Bıraktığınız notları gördüm. Üzgünlüğünüzü anlıyorum açıkçası. Kendi yazdığım hikâyeyi bitirememek beni de kurt gibi yiyip duracak. Sorun şu ki, bırakmak benim bilinçli verdiğim bir karar değildi. Tüm bölümleri geceleri yazıyordum, bölümü bitirebilmek için de en az iki gece tamamen uyanık kalıyordum. Düşüş hep gece yazılmıştır ve böyle bir tempoda çıktı. Ben Lise son sınıfa geçtikçe bu zor olmaya başladı. Üniversiteye başladığımda ise imkânsız. Her yaz olduğunda 24. Bölümü yazmak bir sayfa açtım, daha sonra bunu devam ettiremeyeceğimi bildiğimden sizi umutlandırmamak için bıraktım.

Fakat vazgeçmiyorsunuz. İnanın sizi ve karakterlerimi sonsuz bırakmaktansa hikâyeyi silesim geliyor. Ama kıyamıyorum da. Dediğim gibi, altı yıllık bir emek, Düşüş benim gençliğim, çocukluğum. En güzel anılarımdan biri.

Ne yaparsam yapayım aklımın hep bir köşesindesiniz.

Hikâyeyi silmeyeceğim. Devam sözü de veremiyorum. Dünyada pandemi ilan edildiğinden eve döndüm. Hepiniz gibi online eğitime devam ediyorum. Belki 24. Bölümü yazmaya çalışabilirim bu süreçte. Ne kadar zorlu olabileceğini bilmiyorum, aradan çok zaman geçti, kafamdaki kurguyu tekrar hatırlamam, karakterlerimi hatırlamam gerekiyor. Tutamayacağım bir söz de vermek istemiyorum.

Kısacası, Düşüş bir gün bitecek. Bir gün. Tüm hikâyeyi kurmuştum, hepsini planlamıştım. Bunun hangi yaşımda ve nasıl olacağı hakkında bir fikrim yok; fakat bir gün bitireceğimi biliyorum.

Bu yüzden Düşüş'ü beklemeyin. Düşüş'ü, sürekli görmek istediğiniz yakın arkadaşınız gibi değil de; sadece yazlık yere gittiğinizde takıldığınız ama her bir araya geldiğinizde iyi hissettiren bir arkadaşınız gibi düşünün. Sık görüşemeyeceksiniz, ama hala iyi hissettirecek.

24. Bölüme yıllar önce başlamışım, adını Aidiyet koymuşum ve bir sayfa yazıp bırakmışım. Size verebileceğim bu bir sayfa olsa da bunu paylaşmak istiyorum. Düzeltmedim, silmedim, taslak halinde. Olduğu gibi sizindir.

Bu zor günlerde sağlıkla kalın. Evde kalın.

Rengin.

***

24. Bölüm - "Aidiyet" 

Jane, hayatının bu kısmında korku ve endişeyi defalarca hissetmişti. Bu yüzden zihnine sızan ve yüreğini sıkıştıran düşünce tohumlarına alışıktı fakat bunu tüm zamanlardan farklı yapan, ilk defa çevresindekilerin korkusunu da hissediyor olmasıydı. Onu teselli edecek, koruyacağını söyleyecek ve bir bebek gibi pışpışlayacak kimse yoktu. Herkesin gömüldüğü sessizlikte geleceği tahmin etme çabaları ve kendi endişeleri vardı bu yüzden Jane daha kötü hissedeceğini biliyor ve onlara bakmak bile istemiyordu. Aslında bu çok insancıldı. Hayatı boyunca birilerine dayandığını, kendi başına ayakta hiç durmadığını ve kendini buraya attığında bile yeryüzünün en iyi insanlarına denk geldiğini biliyordu. Şans mı, lanet mi? Joce'un destekleyici biçimde koluna dokunan elini de, ona söylenenleri de hissedemedi. Kendini başka bir mekânda hissediyordu.

İstemsizce babasını düşündü. Kızgın mıydı? İntikam istiyor muydu? Buraya gelmeden önceki babasıyla, olanları öğrendikten sonra kafasında canlandırdığı babası çok farklı insanlardı. Jane, bu yüzden asla emin olamıyor, babasının soğuk nefesi gece kâbuslarına giriyordu. Onun yaşadığını öğrendiğinde yüzünde oluşan ifadeyi tahmin etmeye çalıştı. Elbette gelecekti. Onu bulmaya çalışacak, taş üstünde taş bırakmayacaktı. Burayı umursamıyordu bile. Jane için, patlamaya hazır bomba demişlerdi, bu konuda haklıydılar.

"Sakin ol Jane," dedi birisi, Jane fark edemedi, Colin'le göz göze geldiğinde kısık sesine rağmen, dudaklarını okuyarak, "Bunu halledeceğiz," diye fısıldadığını anladı.

"Cesedi kocası bulmuş," dedi Ed, haber okur gibi nötrdü, bir yandan ekranı yönetiyor ve iletişim için kanallar arıyordu, "Ian işkence ederek seni öğrenmiş olabilir."

"Koruma Komitesi çöktü mü yani?" diye sordu Helen, sorgulayıcı baskın sesi odayı doldururken elindeki bardağı fazlaca sıkıyordu.

Ed derin bir nefes verdi, cevap vermeden önce bir anlığına eliyle alnını ovuşturmuştu. Jane, yorgunluktan gözlerinin kanlandığını görebiliyordu. "Bilmiyorum. Daha fazla bilgi yok. İletişim kanalları baskı altında olabilir. Bizden teknoloji olarak da, asker olarak da üstünler. Caelare ile başa çıkabilmemizin tek sebebi Jane'in hayalet olmasıydı."

"Bu işte bir terslik var," dedi Lear, sesi öyle derin çıkıyordu ki, kendisinin bile soru bulutlarını altında kaldığı zihninden çıkamadığı belli oluyordu, bakışları yere sabitlenmişti, "Norah'ı nereden buldu? Neden şimdi öğrendi? Yeryüzünde haber kaynaklarımızın sıkı olduğunu sanıyordum."

"Bilmiyorum," dedi Ed yine, bilmediği bu kadar şey olması canını sıkmış gibiydi, "Gwen, Caelare sisteminden çıktıklarını da belirtmiş. Bulunmaları an meselesiymiş. Artık sistemlerinde gözümüz de yok, baylar bayanlar; tamamıyla karanlığın içinde kaldık."

"Babamın karanlığı," dedi Jane, sesi titremişti, içindeki kaygıyı başkalarına da sıçratmak istemese de sözcükler ağzından kendiliğinden dökülmüştü.

"Bu işi çözeceğiz," dedi Jensen, üzerine bastırarak, "Burada bizi bir süre daha bulamayacağını biliyoruz. Hala düşünmek için zamanımız var."

"Neyi düşünmek?" Jane, asla ve asla onlara patlamak istemiyordu ama korkusu çirkin bir histeriye dönüşmüştü. Birbirine bastırdığı dudakları hafifçe titriyordu. "Ed de söyledi işte, tamamen karanlıktayız. Beni burada sonsuza kadar tutamayacağınızı biliyor olmalıydınız, değil mi? Tüm planlarınızı bunun üzerine yapmış olamazsınız, aptal değilsiniz. Onu yenemeyeceğimize göre, bu işten kurtulmamızı sağlayacak kalıcı bir çözümümüz var mı?"

Kimsenin buna verecek cevabı yok gibiydi. Jane, Helen'in bile onu endişeyle izlediğini gördüğünde, gerçekten kötü durumda olmalıyım diye düşündü.

"Elimiz boş değil," dedi Ed, "şu an seni ikna edebilecek güçte değilim Jane ama bize güvenmeni isteyeceğim."

Jane, şaşkınlıkla diğerlerine baktı. Jensen, Lear, Helen hepsi sessizdi. Ortada güvenilecek hiçbir şey yoktu ve aslında kimsenin onu ikna edemeyecek olması da onu korkutuyordu. 

***

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 04, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DÜŞÜŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin