BOZACAK KAHRAMAN LANETİ

976 51 4
                                    

    Şu durumda ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Etrafım 30 ' a yakın amazon savaşçıyla çevriliyken durum bir hayli umutsuzdu. Fiziken hala yaralı ve güçsüzüm , ruhum ise az önce duyduklarımdan dolayı kararmış durumda. Ne yapacağımı bilmiyorum. Kardeşimi öylece ölüme terkedemem.
    O an aklıma bir fikir geldi. Numara yapacaktım.
" Hylla en azından onu son birkez görmeme izin ver. " Bunları söylemek benim için çok zordu. Gözyaşımın yanağımı ıslatmasına izin verdim. Hylla gözlerimin içine bakıyordu. Onun bunu yapmak istemediğinin farkındaydım ancak beni burada tutması... Son birkez konuştum. " Hylla... Lütfen. Sana yalvarıyorum... Kardeşimle vedalaşmama izin ver." Hylla gözlerini yere dikerek cevap verdi.
" Üzgünüm , gerçekten... Ne yapmaya çalıştığının farkındayım. Daha fazla direnme teslim ol. Görev bitince seni serbest bırakacağız. " Ona iğrenerek baktım. İçimden Karakorsan ' a seslendim. Karakorsan sana ihtiyacım var , lütfen...
Cebimden dolmakalemimi çıkardım. Kapağını açınca ilahi bronz sesiyle birlikte kalemim Dalgakıran ' a dönüştü. Savaş pozisyonu alarak amazonları şaşırttım.
" Ben Percy Jackson ! Poseidon ' un oğluyum ! Ve buraya denizlerin ve depremlerin gazabını getirdim ! "
Dalgakıran ' ı yere sapladım. Taht odası dört bir yandan sular altında kalıyordu. Diğer yandan yer sallanıyor amazonları bir bir içine çekiyordu. Dalgakıran ' ı topraktan çıkarınca sallanma ve sel bitti. Etrafıma baktım amazonların yarısından fazlasını alt etmiştim. Hylla bana öfkeyle bakıyordu.
" Yakalayın onu ! " Su sayesinde kendimi daha iyi hissediyordum. Sarah kılıcıyla üstüme doğru geliyordu. İkimizde kılıçlarımızı birbirimize sallarken başka bir amazon karnıma tekme attı. Geriye doğru sendeledim. Sarah ' da bunu fırsat bilip kılıcının kabzasını suratıma geçirdi. Anlımın sol tarafından kan damlıyordu. Bir darbe daha almadan yerden kalkmayı başardım. Kılıcımla Sarah ' nın kolunda derin bir kesik açtım. Daha sonra karnıma tekme atan kıza yöneldim. Kısa bir kılıç savaşından sonra ben galip geldim. Birkaç amazonu daha yere serince karşıma Hylla çıktı. Onun ne kadar iyi bir savaşçı olduğunu biliyordum. Bu yüzden endişeleniyordum.
" Percy birimiz ölmeden bu savaş bitmeyecek. Teslim ol. "
" Bu savaşı sen başlattın. Ben bitireceğim. " İlk saldıran ben oldum. Hylla kolayca hamlemi savuşturdu. Boynuma gelen kılıçtan eğilerek son anda kurtuldum. Hylla bunu tahmin ederek ben eğilir eğilmez çelme taktı. Kendimi yerde buldum. O an boynuma yeniden kılıç dayandı. " Pes et. "
" Asla. " Onu tekmeyle geri püskürterek ayağa kalktım. Bir süre öylece savaştık. Zihnimde konuşan birinin sesini duydum. " Patron arkandayım hadi gel ! " Bu Karakorsan ' dı. Arkamı döner dönmez orada beni beklediğini gördüm. Hylla gelmeden koşarak Karakorsan ' ın yanına gittim. Amazonlar arkamdan oklar atıyor peşimden koşuyorlardı. Koluma saplanan bir okla atımın sırtına bindim. Ona havalanmasını söylememe gerek yoktu. Can havliyle havalandı ve birlikte gökyüzüne uçtuk.
    Karakorsan ' a beni yere indirmesini söyledim. Amazonlardan yeterince uzaklaşmıştık. Beni gölün yanına indirip dinlenmeye koyuldu. Kolumdaki oku çekip çıkardım. Gerçekten çok acımıştı. Elimi suya daldırınca yaram iyileşmeye başladı. Cebimden bir altın drahmi çıkararak suya attım.
" Ey tanrıça kabul eyle adağımı. Annabeth Chase. " Bir süre sonra karşıma harita inceleyen Annabeth çıktı. Beni farkedince yüzü asıldı.
" Percy... Ben... "
" Ne diyeceksin , üzgünüm mü ? Başka çarem yok mu ? Hiçbirinizin yalanını daha fazla dinlemeyeceğim. Buna hemen bir son verin. "
" Ben gerçekten , özür dilerim. Yapmak zorundayız. Lanet şimdiden birsürü yere yayıldı. Bunu durdurmanın başka yolu yok. "
" Herkesten beklerdim biliyor musun ? Ama sen... Sen ya , sen... Benim bilmiş kızım... Nasıl yaptın ? "
Annabeth sessiz kaldı. Yanağından akan damlaları görebiliyordum. " Seni affetmem için bir neden ver bana. Geç değil. "
" Ben kendimi affetmeyeceğim zaten. "
" Elena ' ya zarar vermeyin. Onu kurtarabilirim. Poseidon bir yolunu bulacaktır. Lütfen... "
" Onları oyalayacağım acele et. Seni seviyorum. "
Iris mesajı burada son buldu. Elimi suya daldırdım ve Poseidon ' a seslendim.
" Baba , Elena ' yı bir kez yüzüstü bıraktık. Birdaha yapamam. Lütfen bana yardım et. Yalvarıyorum. " Suyun içinde birşey beni tutarak suya çekti. Onun bir denizkızı olduğunu farkettim. Denizkızı çok güzeldi. Altın gibi saçları , deniz mavisi gözleri ve inci gibi beyaz bir teni vardı. Bana yaklaştı ve konuşmaya başladı. " Çağrına kulak verildi Poseidon ' un oğlu. Baban sana yardım etmek için gönderdi beni. " Elimi tuttu ve avucuma birşey bıraktı. " Bu sana Poseidon ' un bir armağanı. Kardeşini bununla kurtaracaksın. Artık gitmem gerekiyor. Sana bol şans. " Ben cevap veremeden arkasını dönüp yüzerek gitti. Onu gözden kaybolana kadar izledim. Daha sonra avucumdaki hediyeye baktım. Bu bir... Olamaz... Siyah İnci... Bu gerçek olabilir miydi ? Efsanelerdeki siyah inciyi ellerimde tutuyordum. Siyah inci göz alıcı derecede parlıyordu. Gözümü inciden alınca yüzerek sudan çıktım. Kardeşimi kurtarmak için gerçekten bir umut vardı. Annabeth ' e yeniden bir Iris mesajı gönderdim. Ona durumu anlatınca yerlerini söyledi. Karakorsan ' a atlayıp hızla yola çıktım. Yaklaşık yarım saat sonra ufukta 2. Argo belirdi. Geminin topları birşeyi hedef almış ve ateşliyordu. Daha da yaklaşınca bir canavarla dövüştüklerini fakettim. Bu canavar... Aman tanrılarım ! Elena... Karakorsan beni güverteye indirip gökyüzüne havalandı. Koşarak dümene giderken karşıma Frank ve Hazel çıktı.
" Ne yapıyorsunuz !? Çekilin önümden ! "
Cevap vermediler. Ancak gitmemi engelleyeceklerini tahmin ediyordum.
" Çocuklar Poseidon ' dan tedavi getirdim. Kardeşimi kurtarabilirim. "
Avcumu açarak onlara siyah inciyi gösterdim. Şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar. Hazel bana dönerek " olamaz Percy koş , Jason onu öldürmeden yetiş çabuk ! " dedi. Birlikte koşarak dümene gittik Leo ' yu da ikna edince ateşlemeyi kesti. Zaten buna ihtiyaç kalmamıştı. Jason ve Reyna onu öldürmek üzerelerdi. Frank kartala dönüşüp sırtına beni aldı ve yere uçtu. Jason yerde yatan canavara dönüşmüş kardeşime son hamleyi vurmadan yetişip kolundan tuttum.
" Geri çekil ! Tedaviyi getirdim. "
" Tedavisi yok bunun. "
Avucumdaki inciyi hepsine gösterdim. " Poseidon ' dan bir armağan. " Hepsi şaşkınlıkla başlarını öne eğdiler. Hiçbiri yüzüme bakmıyordu. Sonra durumu farkettim. Yerdeki kardeşim acıyla inliyordu. Yaraları ağırdı ve ağlıyordu. Yanına koştum ve inciyi ona yedirdim. Hiçbirşey olmadı. Ortama ölüm sessizliği hakimdi. Önce fısıltı şeklinde
" mutlu musunuz ? " dedim. Sonra da bağırarak " rahatladınız mı !? " dedim. İçim yanıyordu. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Kardeşimi kurtaramamıştım.
" O masumdu ! Tek istediği bir aileydi ! Bunu elinden aldınız ! Ben Thalia ' ya aynısını yapmazdım ! Nico ' ya da yapmazdım ! Clarisse ' e de ! Sizi asla affetmeyeceğim ! " Ayağa kalktım , kardeşimin ölmüş haline daha fazla bakamıyordum. Arkamı döndüm. Tam o sırada arkamdan bir ışık geldi. Dönünce yerde yatan canavar bedeninin kaybolduğunu gördüm. Kardeşim eski bedenine dönmüştü. Yanına gidip elini tuttum. Gözlerini açtı ve bana gülümsedi. Mutluluktan ağlıyordum. Bedenini kendime çekerek ona sarıldım. Gerçek anlamda kardeşime sarıldım ve onu hiç bırakmak istemiyordum.
" İyisin , Elena. İyisin. "
" Percy... Neler oluyor ? Sanki bir , rüyada gibiydim. "
" Merak etme , güvendesin. "
Ona ayağa kalkmasında yardımcı oldum. Boş gözlerle bana bakıyordu.
" Hadi gidelim buradan. "
Onu bir kayaya oturtarak zihnimle Karakorsan ' ı çağırdım. 5 dakika sürmeden yanımıza geldi. Elena ' yı atıma bindirdim daha sonra da kendim bindim. Biz uçuşa geçmeden arkamdan bir ses duydum. Konuşan Annabeth ' ti. " Percy , nereye gidiyorsunuz ? " Bunu çekinerek sormuştu.
" Bir süre uzaklara " dedim ve gökyüzünün loşluğunda havalandık.

Poseidon ' un İkizleri / Percy Jackson ve OlimposlularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin