İyi okumalar 💙
~~~
8.Bölüm
~~~
Depremden sonra okul tatil edilmişti babamla konuşmuştuk ve benim dedemlere gitmem gerektiğini söyledi. Okula yakın sayılırdı. Ben de yürümeyi tercih ettim.
Kaan'ın Van depreminde orada olduğunu biliyordum ama kardeşini kaybettiğini bilmiyordum. Öğrenince üzülmüştüm. Kardeşini kaybetmenin ne demek olduğunu bilmiyordum gerçi kardeş olmayı da tam anlamıyla bildiğim söylenemezdi.
Hayat tüm zorluğuyla top yekûn üstüme geliyordu bence. Hayatın zorluğu konusuna tam olarak hakim olduğum söylenemezdi ama bence bu kadarı bile fazlaydı. Benim hayatımdan daha zor hayatlarda vardı sonuçta. Babam benim her şeyimdi. Ona yaptığım fedakârlıklar beni bazen zorluyordu. Temizlik , ütü , bulaşık , yemek ,dersler derken hiç bir şeye vakit kalmıyordu. Kendime sadece okulda vakit ayırabiliyordum. Tabii okulda ne kadar kendime vakit ayırabilirsem.
Annem olsa belki rahat bir hayatım olurdu. Tek derdim derslerim olurdu. Belki kardeşim olurdu, abla kardeş birlikte gezer tozardık. Babamın sinirlerini zıplatırdık, gelen misafir çocuklarını birlikte döverdik ,ona zorla iş yaptırırdım arada bir de kavga ederdik. Düşüncesi de güzeldi. Acaba annem neredeydi, ne olmuştu, ne yapıyordu şimdi?
Ayağıma çarpan futbol topuyla durmak zorunda kaldım. Mahallenin çocukları futbol oynuyordu adamlardaki rahatlığa bak deprem olmuş insanlar can derdine düşmüş bunlar futbol oynuyordu!
Çantamı kaldırıma gelişi güzel fırlattıktan sonra karşımda ki Muharreme baktım “ Kübra abla ver topu ya!” dedi umutsuzca.
“Kurun takım bende oynayacağım!” dedim çocuklar oflaya puflaya ikiye ayrılmaya başladı.
“Hayırdır la ne yapıyon burada sen?” mahallenin kendi çapında ağabeyleri gelmişti. Ellerinde salladıkları tesbihle çok komik duruyorlardı.
“Deprem oldu ya la tatil oldu okul babam da buraya yolladı beni.” dedim bu çocukları iyi tanıyordum buraya ilk geldiğim zaman bile bana hep kardeşleri gibi davranmışlardı. Hepsi zararsız çocuklardı. Tek zararları kendilerineydi.
“Verin la topu bize!” dedi Muharremin ağabeyi Mehmet “ Ağabey ya!” Muharrem’in isyanları bir işe yaramazken biz oynamaya başlamıştık çoktan.
Topu almış kaleye doğru koşarken karşıdan gelenlere tek tek çalım atıyordum. Kalenin karşısına gelince kalede duran Ahmet'le aramızda soğuk rüzgarlar esiyordu gerilip topa vurmamla birlikte Ahmet topun tam tersi yöne giderken top ise kale olarak ilan ettiğimiz iki taş arasından hızla geçti.
Sevinçle koşup attığım golü kutlamaya başladık. Kendimi Ronaldo gibi hissediyordum. Taraftarlarımız ,toplarını ellerinden almadığımız çocuklar ,bize tezahürat yapıyordu.
Tekrar oyuna dönüp koşmaya başladık. Karşı taraftan Kemal topu alıp hücuma kalkmış dört nala bizim kaleye geliyordu. Bizim takımdan Kevser fark edip koşarak ona doğru gidiyordu. Tam çekirdek çitleyip izlemelik olaydı.
Kevser kendini Messi sanmış Kemal’e çalım atmaya doğru koşuyordu. Kemal gaza gelmiş Ronaldo edasıyla kaleye giderken biz diğerleri durmuş onları izliyorduk.
Kemal topa vuracakken Kevser çim saha sandığı asfalt üstüne kaymaya çalıştı ve dengesini kaybedip yere düştü ama düşerken Kemal'i de düşürmeyi ihmal etmedi. Biz kahkahayla gülerken onlar yerde sırtını ovuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞİNA (Düzenleniyor )
Avventura"Kübra hadi gel, kahvaltı hazır!" sesi duyuldu içerden. Normalde bu sesi sizler annenizden duyuyorsunuz değil mi? Evet dediğinizi duyar gibiyim ama bu benim için geçerli değil çünkü ben daha annemi hiç görmedim .Ne garip değil mi sizi doğuran ,dokuz...