33.Bölüm

1.2K 138 22
                                    

Yazar'ın Anlatımı~

Suho'nun vurulmasının ardından köşk tamamen boşalmıştı. Sehun geri de kalan pislikleri toplayarak ihtiyacı olan parayı alıp nişancıların olduğu çatı katına çıktı. Adamlar sıraya dizilmişlerdi. Sehun elinde ki üç koca valizi adamların önlerine koydu.

"Bunlar sizin beyler. Bu iş büyük bir gizlilikle yürütüldü. Aynı gizlilikle saklanması gerekiyor."

Adamlar tek bir ses çıkarmadan Sehun'u dinliyorlardı.

"Suho'yu tanımıyorsunuz. Beni de öyle. Bu eve hiç gelmediniz. Anlaştık mı?"

Onayladılar. Sehun rahatlayan yüz kaslarıyla gülümsedi hafifce.

"Aranızdan biri Kyungsoo'yu kontrol etmeli. Gönüllü olan var mı, ben mi seçeyim?"

Orta boylu bir adam öne çıktı. Yüzünde ki maskesini ve silahını bırakıp Sehun'a baktı.

"Ben yapabilirim."

"İsmin?"

"Kim Min Seok."

"Siz yok olun hemen! Sen beni takip et!"

Minseok, Sehun'u izleyerek odanın olduğu kata geldiler. Kapıyı açmadan önce Sehun küçük adamı uyardı.

"Kaçmış, bayılmış olabilir. Eğer ki ayıksa dikkatlice ona yaklaş ve bu iğneyi boynuna enjekte et. Bayılınca beni çağır. Anladın mı?"

Minseok kafasıyla onayladı ve diğerinin elinde ki iğneyi alıp can yeleğinin cebine sıkıştırdı.

Dev kapıyı zorlukla iterek içeriye girdi. Kokuyordu ve cidden korkunç bir manzaraya ev sahipliği ediyordu bu oda. Cama doğru göz kırptı ve Soo'nun baygın bedenine ilerledi. Bu sırada birden bir ses duydu.

"İşler yolunda mı?

Minseok ilk önce paniklese de hemen kendini dizginledi.

"Bir dakika, hallediyorum!"

Can yeleğinin cebinde ki iğneyi diğer adama fırlatarak Soo'yu kucağına aldı. Gözlerini kapattı ve kucağında ki bedenle yok oldu..

Sıra diğer adamdaydı.

Luhan.

Sehun şüphelenmeye başlamıştı. Her ne kadar geç olsa da. Kapıyı bir hışımla itti ve içeri daldı. Görebildiği sadece Suho'nun param parça olmuş bedeni ve bir kaç saat önce Soo'nun huzursuzlukla uyuduğu yatağın dağınıklığıydı.

Oyuna geldiğini anlaması yine çok geç olmuştu çünkü boynuna ansızın uygulanan iğne bilincini kaybetmesine yetmişti.

Luhan kucağına bayılan adamı inceledi. Cidden. İnsanlar da bu kadar büyüleyici görünebilirler miydi?

Soluk tenin yanaklarını okşadı hafifce.

"Belki de.." dedi sessizce,

"Senin prensesin olabilirim.." kıkırdayarak fısıldadı.

###

Jongin'in Anlatımı~

Gözlerimi açtığımda kendi odamdaydım. Ağzımda ki hava maskesini fark etmem geç olmamıştı. Bu makinaya en son ne zaman ihtiyaç duyduğum aklıma gelince gözlerim dolmuştu. Babam.

Sahi babam! Hani ona kavuşacaktım? O yeşil ışıltılara ulaşmam yine mi ertelenmişti? Umutsuzlukla gözlerimi yumdum ve oksijen dolan maskemin burnuma ve dudaklarıma buhar oluşturmasına izin verdim. Bu hissi özlemiştim belki de. Kim hastalıklı anlarını özler diye düşünebilirlerdi..Ama o zamanlar daima elimi tutan güçlü bir adam vardı. İyileşeceğimi fısıldayan bir meleğim vardı. Bu yüzden özlüyordum.

Gözlerimin önünde bir bir sıralanan anılarla gülümsedim ve yanağımdan bir damla yaş akmasına izin verdim.

Flashback

Jongin 14 yaşında

"Jonginnie? Uyandın mı oğlum?"

Babamın sesi kulaklarımı doldururken gülümsedim. Sesiyle bile huzur bulabilirdim. Ağzımda ki maske rağmen boğuk sesimle cevapladım.

"İyi hi-hissediyorum."

"Hey! Hey! Burundan al, ağızdan ver oğlum. Yanındayım. Anlaştık mı?"

Dediğini uyguladım. Bu lanet hastane kokusu ve kasvetli havası beni boğsada elimi tutan babam herşeyi unutturuyordu. Burundan al, ağızdan ver..

Derin bir nefes almaya çalıştım. Ama sadece çalışmamla kalmıştı. Alamıyordum bir türlü. Ciğerlerime bıçak saplanıyor gibi hissediyordum ve hastalıklı sesler çıkarıyordum. Bir kaç kez daha deneyince öksürük krizine girmiştim.

Elimde ki sıcaklık kaybolmuş ve odadan fırlamıştı.

Yine beni kendinden fazla düşünüyordu babam. Bana hak etmediğim kadar değer veriyordu. Ufacık bir rahatsızlığımda dünya başına yıkılıyordu. Onu ne kadar sevsem azdı. Hiçbir şeyle kıyaslayamazdım babama olan aşkımı, sevgimi, saygımı. O hiç bir etikete sığmayacak kadar büyük yüreği olan mükemmel bir babaydı..

*Y/N: Ağlayacağım.....

Flashback End

Maskeme süzülen yaşlarla gözlerimi zorlukla açtım. Bir şey fark etmiştim. Sol elimde bir sıcaklık vardı..

Kafamı yavaşca soluma çevirdim. Göz yaşlarım daha da sıklaşmaya başlarken bebeğime baktım. Uyurken kusursuz görünen suratına baktım. Nasıl da uçsuz bucaksız özlemiştim hazinemi..

Babamın bir zamanlar bana güç vermek için tuttuğu elimi şimdi Soo tutuyordu..Sımsıkı kavranmış ellerimize baktım ve gülümsedim. O benim sahip olduğum en iyi notaydı. Her şarkıma en güzel şekilde eşlik eden, detonelerimi örten, içimi huzurla dolduran notam.

Ağzımda ki maskeyi sağ elimle indirdim ve ömrüme baktım dolu gözlerimle.

"Teşekkür ederim, bana sevmenin nasıl eşsiz bir duygu olduğunu öğrettiğin için.."

i need you// kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin