16.BÖLÜM

42 8 6
                                    

   Müzikle beraber okursanız daha güzel olur ❣️

"Adın ne? Kang Seulgi ise devam et lütfen. Bu mektubu okuduğuna göre uçaktan inmiş olmalıyız. (İndik, Jimin.) Umarım burayı beğenmişsindir. Sen burayı severdin, hem de çok. Hatırladın mı? Evdeki odanda da vardı. Hayır hayır o odadan bahsetmiyorum. Gerçek odan. İlk zamanlar. Hatırlamışsındır. Fotoğrafını koydum. Belki sana birşeyler çağrıştırır diye. Sana hiçbir şey çağrıştırmadı evet. Olsun, önemli değil. Şuan herşeyi biliyorsun. Ben yine de ne olur ne olmaz sana herşeyi baştan anlatacağım. Senin durdurduğun kısımdan alacağım duygularımı, bizi. O günü hatırlıyor musun bilmiyorum. Hani babanla ikinizin olduğu uçağın düştüğü gün. Bizim birbirimizden ayırıldığımız gün. 'Seni seviyorum, benim gün ışığım sensin biliyorsun değil mi? Güneşim' diye bağırmıştım arkandan. Sen de bana birşeyler söylemiştin ama uçak çok yükseldiğinden tam ulaşmadı sesin bana. Bana hatırlat. Söyle bir ara o sözü. Yıllardır merak ettim. O uçak havalanıp gökyüzüne karıştığında dizlerimin üzerine çöküp saatlerce orada bekledim. Hep nedenini düşündüm. Bana söylediğin ve benim duymadığım o sözü düşündüm. Babanın dediklerini ve bize neden bunu yaptıklarını düşündüm. Bize hiç acımadılar değil mi? Sorun değil. Ne de olsa bizi ayıramayacaklarını bilmiyorlar. Güneş ve ay'ın nerede olurlarsa olsunlar, ne kadar ayrı olurlarsa olsunlar bağlı olduklarını bilmiyorlar onlar sonuçta. Onlar bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyorlar. Anlamalarını beklemedim. Sadece merak edip durdum nedenini işte. Umudum tükeniyor gibiydi. Sen de kesin böyle hissetmişsindir. Ama bu düşünceye kanmadım. Asla umudumu yitirmedim. Uçakla kaza yaptığınızdan aylar sonra haberim oldu biliyor musun? Bir gün bir mektup geldi evime. O koca boş, her gün senin odanda uyuduğum eve. Mektup Seungwan'dandı. Mektupta senin büyük bir kaza geçirdiğin ve kimseyi hatırlamadığın yazıyordu. Hafızanı yitirmiştin. Kimseyi hatırlamıyordun. Bu gerçeği kabullenmek o kadar zordu ki. Beni hatırlamadığın düşüncesi. Ne kadar berbat olduğunu asla kelimelerle ifade edemem. İşte bu yüzden yavaş yavaş aklımı yitirmeye başladım. Her gün delirmiş gibi odanda uyuyordum. Yemek yemek aklıma gelmedi asla. Bu yüzden hastaneye kaldırıldım. Günlerce bedenim o soğuk yatakta yattı. Sırf yemek yemeyi unuttuğum için. Umurumda değildi ki. Ne de olsa sen olmadığında hiçbir şey farketmiyordu. Her saniyem kabus gibiydi. Berbattı Seulgi. Soyeon olmasaydı akıl hastanesine yatırılacaktım. Beni kendime getiren Soyeon oldu. Bir süre sonra buna katlanamayacağımı düşündüm ve kendime iğneler yaptım. Bir sürü. Hepsi uyumak içindi. Ama onlar sadece derimin her bir kısmını morartıyor ve beni hissizleştiriyordu. Belki bunu biri görse kesinlikle abartı derdi. Ya da saçma bulurlardı. Ama asla değildi. Sana karşı duygularımı kimse anlayamazdı. O an senden tamamen ayrılmış gibiydim. Bir gün bir mektup daha geldi. İsimsizdi. Her bir kelimesi aklımda. Senin kimseyi hatırlamadığın tekrar tekrar yazılmıştı ve bana senin peşini bırakmam söylenmişti. Mektupta sana ulaşsam bile senin benim hakkında hiçbir duygun ve düşüncen kalmadığı ve bu yüzden beni umursamayacağın yazıyordu. Ve sonra tüm bunlara sebep olan o video ile karşılaştım.

(bu kısım mektupta yazmıyor sadece videoda ne olduğunu bilmeniz için yazdım.)

Video

"Park Jimin'i tanıyor musun?"

"Hayır, gerçekten hiçbir fikrim yok. Tanımam mı gerekiyor?"

"Yo, hayır. Sadece sohbet ediyoruz. Peki. Geçirdiğin kazayı hatırlıyor musun veya öncesini?"

"Ben gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Peki, tamam. Şimdi sana bir fotoğraf göstereceğim. Bu fotoğraftaki kişi hakkında bir fikrin var mı?"

"Hayır."

"O kötü biri ve sana zarar veriyordu."

"O halde umarım onu hiçbir zaman görmem."

O videodaki kadın benden bahsediyordu. Fotoğraftaki de bendim ve sana benim kötü biri olduğumu söylüyorlardı. Biliyorum o an beni hatırlamadığın için öyle söyledin ama yine de o söylediğin son söz beni çok fazla etkilemişti. Bu tür bir sürü şey oldu ve seni benden koparmayı başarıyorlardı. Buna katlanamadım işte. Soyeon beni kendime getirdi. Tabiiki de asla kolay olmadı. Yıllarımı aldı kendime gelebilmek. Arkadaşlarınla iletişime geçip yerini öğrendim. Artık tek hissettiğim duygu hırs ve inattı. Sadece seni yanıma getirmek. İçimde sevgiyi hissedemiyordum. Seni yanıma almak sadece bir saplantı haline gelmişti benim için. Bu yüzden seni kaçırdım. Ama seninle yaşamaya başladığımdan beri canlandım. Ruhum geri gelmiş gibiydi. Bana sevgiyi yeniden hissettirdin Seulgi. Sana yeniden aşık oldum. Kusmalarının sebebini merak etmişsindir. Buydu. En küçük birşey aklına geldiğinde bünyen bunu kaldırmıyordu ve bedenin farklı şekilde tepki veriyordu. Birbirimizi tekrardan sevdik. Tekrardan bağlandık. Senin hep zorlandığını görebiliyordum. Beni sevmek sana ağır geliyor gibiydi. Çünkü beynin zorlanmayı istemiyordu. Sen hep bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordun. Biliyordum bu yüzden seni uçağa bindirmek istedim. Doktor söylemişti, bazı şeyleri tekrar yaşarsa belki bir mucize olur da hatırlar, demişti. Sadece uçağa binip inecektik. Uçaktan indiğimizde eğer birşeyler hatırlamaya başladıysan bunu sana verecektim. Bunu okuduğuna göre hatırlıyorsun demektir. Ve ben de muhtemelen şuan karşında gülümsüyorumdur. Mutlu olacağız demiştim sana. Neyse devam edeyim. Açıkçası dostlarını bu konuda ikna etmek oldukça zordu. Kabul etseler de kendilerini hep suçlu hissettiler. Senden uzak durmak onlara göre gerçekten işkenceydi. Bunu görebiliyordum ama nerede olduğunu, nasıl olduğunu bildikleri sürece sorun olmayacaktı. Seni iyileştireceğime dair söz verdim onlara. Onlara mesaj atacağım bu konu hakkında. Bunu da hatırlat. Babana gelirsek o asla bilmedi. Ona asla söylemedik. Annen ve ablan da biliyordu. Babanın babamla ne derdi vardı bilmiyorum ama bizi ayıramazlardı. Buna izin veremezdim. O her zaman senin kayıp olduğunu sandı. Bunu çok da umursadığı söylenemez ya, neyse. Ablandan bahsedecek olursam... O intihar etmedi Seulgi. Onu baban öldürdü. Ablan asla intihar etmezdi. Seni asla bırakmazdı. Bunu sana söylersem babanı öldürürdün. Buna emindim. Bu seni mahfederdi. Bunu bu yüzden senden sakladık. Belki bunu okuduktan sonra bana bir tokat yapıştıracaksın ama olsun. Gerçekleri bilmek artık hakkın. Sehun'dan bahsetmiyorum bile. Ona asla birşey söylemezdim. O çocuğun seni tanıdığı felan yoktu. Neyse burada Sehun'dan bahsedip mürekkebi boşa harcamayacağım. Hatırlıyor musun? Jongin'i bir yerlerden hatırladığını söylemiştin. Jongin lisede arkadaşımızdı. Hep bizle beraberdi. Benimle daha fazla zaman geçirmiş olmana rağmen onun sana tanıdık gelmesi biraz daha garipti tabii ama bu bile güzel bir gelişmeydi. O gün ne kadar heyecanlanmıştım tahmin bile edemezsin. Benim için mükemmel bir gündü. Tek amacım bu güne gelebilmekti işte. Şu ana gelebilmekti Seulgi. Bunu okuduğuna göre başarmışım demektir. Başarmışız demektir. Biz, biz olmuşuz, Seulgi ve Jimin olmuşuz demektir. Şuan beynin oldukça dolu biliyorum. Herşey aklına birden hücum etti ve bu seni çok zorladı biliyorum. Ama sana söz veriyorum güneş'im, gün ışığım. Bundan sonra herşey farklı olacak. Sana o kötü günleri bir daha asla yaşatmayacağım. Çok güzel olacağız. Ha bir de hatırlıyor musun sana eski sevgilimden bahsediyordum. Uçak kazasında öldü demiştim. Bahsettiğim kişi sendin. Telefonumda gördüğün fotoğraftaki kız da sendin. Kendini tanıyamamış olman çok garip doğrusu. Neyse artık bunları düşünme. Kendini daha fazla üzme, sıkma artık. Artık beraber olacağız. Birbirimiz olmadan geçirdiğimiz her saniyeyi telafi edeceğiz. Her şey çok güzel olacak Seul. Diğerlerine 1 hafta dedim. 1 haftamızı burada beraber geçireceğiz. Ne istersen onu yapacağız. Sonra diğerlerinin yanına döneceğiz. Normal ve güzel bir hayatımız olacak. Ne yapmak istersin? Şimdi mektubu bırak ellerini özlemiş ellerimi tut ve soruyu cevapla. İstersen saatlerce konuşuruz. İstersen sadece güneş ve ayı seyrederiz. Bir sefer yapmıştık. Hatırlıyorsun değil mi? Güneşi izlemek zor olacak evet ama gözlerimizi kapatarak da izleyebiliriz değil mi? Neyse, daha fazla buradan konuşmayacağız. Ne de olsa beraberiz. Seni seviyorum gün ışığım. Hadi bırak şu kağıt parçasını şimdi."

    Ellerim titreye titreye yere bıraktım mektubu. Gözlerimde yaşlarlar birikmiş fakat akmıyorlardı. Hislerim birbirine girmişti. Sanki herşey durmuştu. Kafamı ona çeviremiyordum. Ona bakamıyordum. Hiçbir şey yapamıyordum. Kendimi yumuşak kumlara bıraktım ve kendimden habersiz ağlamaya başladım. Gözlerimi sıkıca yumdum. Denizin olduğu tarafa doğru uçuşan kağıt parçalarını izledim öyle dakikalarca. Ona bakmadan kanlı elini tuttum. Elimi özlemiş elini.

   Bu bölüm benim için gerçekten özeldi. Umarım beğenmişsinizdir ve bana da sövmezsiniz cçsödşsmf

SUN AND MOON  |  ksg - pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin