• Sekizinci Bölüm •

51.4K 2.4K 289
                                    

     Çınar

  Ellerimi başımın altında birleştirip boş gözlerle tavana bakmaya devam ettim. Yüzümde kocaman bir gülümseme olması yetmezmiş gibi bir de tuhaf bir heyecana ev sahipliği yapıyordu yüreğim. Hüma'nın mutluluk ışıltılarıyla süslü ela gözleri bir an olsun aklımdan çıkmıyordu. Mutluluğunun sebebi olabilmek harikaydı.

  Dün gece o muhteşem yakınlaşmamızdan sonra daha fazla durmamıştık kumsalda, eve geri dönmüştük. Hüma tüm cesaretini kaybetmiş gibiydi tabi. Eve girdiğimiz gibi yanağıma hızlıca bir öpücük bırakıp odasına kaçmıştı. Onu zorlamamak adına rahatsız etmemiştim ama artık sabrım tükenmişti. Onu görmek istiyordum. Hem de bir an önce.

  Yattığım yerde doğrulup oturdum. Elimi saçlarımın arasından geçirip gözlerimi ovuşturdum. Yataktan kalkıp banyoya yöneldim. Hızlıca duş alıp dişlerimi fırçaladım.

  Belime bir havlu sarıp banyodan çıktığımda, odamın kapısının tıklatıldığını fark ettim ve boş bulunarak, "Gel," dedim.

  Kapı açıldı ve Hüma içeri girdi. Bakışlarını üzerime sabitlediğinde gözleri şaşkınlıkla irileşti. Anlamsız bir şeyler mırıldanıp arkasını döndü. Bu haline gülmeden edemedim. Ah tabi ya, neredeyse çıplaktım.

  "Üzerine bir şey giyer misin Çınar?"

  "Tabi giyerim. Sen buradayken mi giyineyim yoksa odamdan çıkacak mısın? Ya da dur, çıkma. Arkanın dönük olması yeterli."

  "Hayır, hayır! Çıkacağım!"

  "Çıkma. Benim için sorun yok." Dolaba doğru ilerledim.

  "Ama benim için var."

  "Neden ki?" diye sorduğum sırada, dolabın kapaklarını açıp kendim için siyah bir takım elbise çıkardım.

  "Ne demek neden? Çınar, üzerinden sular süzülüyor! Şahane kasların var! Lanet olsun, çok çekicisin! Ah hayır, bunları söylemiş olamam!"

  Takım elbiseyi yatağın üzerine bırakıp yavaş adımlarla Hüma'ya yaklaştım. Yüzümde bir gülümseme vardı. "Aslında söyledin."

  "Söylemedim."

  Tam arkasına geçip kollarımı beline sararak başımı saçlarının arasına gömdüm. Güzel kokusunu içime çektim. "İşte şimdi günüm aydın oldu."

  Hüma kollarımda bana doğru döndü ve ela gözlerini benimkilerle birleştirdi. "Sadece günaydın demek istemiştim."

  Bir elimi yumuşacık yanağına yerleştirdim. "Günaydın."

  "Ben.. Ben gideyim ve sen de giyin. İşe gideceğiz."

  "Bana bakmaktan utanmamalısın Hüma. Şahsen benim yerimde sen olsaydın ve üzerinde sadece havluyla karşımda dursaydın, sana keyifle bakardım." İstemsizce alt dudağımı ısırdım. "Düşündüm de, aslında bu harika olurdu."

  Ellerini çekinerek omuzlarıma yerleştirdi. "Hiç göründüğün gibi biri değilsin, öyle değil mi?"

  Başımı iki yana salladım. "Tahmin bile edemezsin."

  "Ben çıkayım da sen giyin. Yoksa kalp krizinden öbür tarafı boylayacağım ve sen beni asla sadece havluyla göremeyeceksin."

  "Yani seni sadece havluyla göreceğim, öyle mi?"

  Hafifçe omuzuma vurdu. "Şansını zorlama." Yavaşça benden uzaklaştı. "Ben şirkete gidiyorum. Orada görüşürüz."

  Çarpık bir şekilde gülümsedim. "Elbette."

Cüretkâr TeklifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin